Hizmet Hareketi Üzerine Yapılan Çalışmalar

Hizmet Hareketi Üzerine Yapılan Çalışmalar

Soru: Dünyanın farklı ülkelerinde zat-ı âlinizle ve Hizmet Hareketiyle ilgili tezler hazırlanıyor, tebliğler sunuluyor, makaleler yazılıyor. Bu tür çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: En başta şunu ifade etmeliyim. Çoğu insan sadece sebeplere bakıyor. Meseleleri sebepler üstü göremiyor. Bu yüzden zahiren işin arkasında görünen kimselere takılıyor, yapılan işleri onların dehasına, başarısına, kabiliyetine veriyor. Hatta bazen olduklarından fazla değer vererek onları büyütüyor, belki de mitleştiriyor. Meselenin dinî hassasiyetler açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini bilemediklerinden hem yanlış değerlendirmelere gidiyor hem de itikadî açıdan bir kısım hatalara düşüyorlar.

Tevfik-i İlâhî

Bu konuda kim neye inanırsa inansın, kim ne tür yorumlar ortaya koyarsa koysun, bizim bakış açımız şudur: Yapılan bütün işlerin, ortaya konulan bütün başarıların arkasında Allah’ın inayeti vardır. Şayet O, inayet ve tevfikini bizlere refik etmese biz hiçbir şey yapamayız veya yaptığımız şeyler uzun ömürlü olmaz. Bin sene çalışır, çabalar ortaya bir şey koyarsınız fakat O inayetini üzerinizden çektiği anda esen muhalif bir rüzgâr yaptığınız şeyleri harman gibi savurur ve her şey toz duman olur gider.

Bu konuda müstakim düşünceyi yakalamak şirke düşmeme adına önemli olduğu gibi, hizmete gelebilecek tahribatlara karşı da bir sera ve sütredir. Allah, kendi yolunda yapılan hizmetleri koruyacaksa bu, O’na teveccüh etmemiz ve O’na yakın olmamız sayesinde olacaktır. Şayet biz şirke karşı kapılarımızı sonuna kadar kapatır, arkasına sürgü üstüne sürgü çeker ve her şeyi Allah’a vermek suretiyle tam tevhide ulaşabilirsek O da inayet ve lütuflarını devam ettirir.

Biraz daha açacak olursak, inanan insanlar olarak bizler, bir heyetin fertleri arasındaki vifak ve ittifakın, Cenab-ı Hakk’ın tevfik-i sübhanisini celbedeceğine; O’nun inayet elinin, birbirine kenetlenmiş vaziyette aynı istikamete doğru yürüyen, yürekleri aynı duygularla çarpan kimselerin üzerinde olduğuna; dolayısıyla da ortaya çıkan güzelliklerin bütün bir heyetin sa’yine terettüp ettiğine inanıyoruz.

Biz, tenasüb-ü illiyet (sebep-sonuç uygunluğu) prensibine göre düşünür, arzu ettiğimiz neticelerin ortaya çıkması için kendimize göre bazı maddî sebepleri önemli görür ve onları yerine getiririz. Fakat Cenâb-ı Hak bazen ihlasla yapılan işleri öyle bereketlendirir ve öyle semerelendirir ki birlerimizi bin yapar, damlalarımızı deryaya çevirir. Niyet ve himmetlerimizin yüceliğine göre bizlere ekstradan lütuflarda bulunur.

Ayrıca biz, bir kısım fertlerin hayırlı hizmetler arkasında koşturmasına da Cenâb-ı Hakk’ın istihdamı olarak bakıyoruz. Cenâb-ı Hak, murad-ı ilâhîsi gereğince bizleri belli vazifelerin yerine getirilmesinde âdeta birer figüran olarak kullanıyor. Perde önünde görünen bizler olsak da yaratan, var eden, idare eden Allah’tır. Her şey O’nun tarafından idare ediliyor. Zira Kur’ân’ın ifadesiyle bizi de amellerimizi de yaratan Allah’tır. Konuşturan, söylettiren, yaptıran O’dur.

Umumun Hukukunu Gözetmek

Meseleye sebepler açısından baktığımızda da şunu söyleyebiliriz: Eğer ortada takdir ve alkışa layık bir iş varsa, neticenin hâsıl olması için gayret eden herkesin hakkı teslim edilmelidir. Şimdiye dek dünya kadar insan Din-i Mübin-i İslâm’a hizmet etmeye kilitlenmiş, i’lâ-yı kelimetullah davasına adanmış ve uygun bir zeminin oluşması için çaba göstermiştir; hem de dünyevî hiçbir beklentiye girmeden. Dolayısıyla her hak sahibine hakkının verilmesi gerekir. İnsan, kendini geriye çekebilir ve kendi haklarından feragat edebilir ama başkaları hakkında bunu yapamaz.

Yapılan çalışmalarda bu tür inceliklerin gözetilmesi, başarıların belli bir şahsa veya bazı şahıslara mâl edilmemesi oldukça önemlidir. Aksi takdirde hem büyük bir topluluğun hakkı yenmiş hem de bir yönüyle Allah’a karşı şirke girilmiş olur. Ehl-i dünya bu tür konularda gaflet içindedir, maalesef inananlar da çoğu zaman yorum ve değerlendirmelerinde gereken hassasiyeti gösteremiyorlar. Bazen ehl-i himmetin sa’y ve gayretlerine terettüp eden neticeleri belli şahıslara isnat ediyor, bazen de Allah’ın inayet ve lütuflarını görmezden geliyorlar. Evvela hem akide hem de realite açısından bu tür yanlışların tashih edilmesinde fayda var.

Kısacası, tevhid telakkisini kendine mâl edemeyen, dinî terminolojiyi bilmeyen ve umumun hukukuna riayet konusunda yeterince hassas olmayan kimseler çok vefalı, gayretli, samimi ve objektif de olsalar da Hizmet Hareketini mahiyet-i nefsü’l-emriyesine uygun anlatamaz, onu tarihe doğru şekilde emanet edemezler. Onlar meseleleri kendi düşünce tarzlarına ve dünya görüşlerine göre ele alacaklarından ötürü, ortaya konulan hizmetlerin arkasında hep şahısları görür, yüzlerini Zat-ı Ulûhiyet’e çevirip bakmazlar. Meseleyi bazen sizin sevgi ve şefkatinize, bazen Mevleviliğinize, bazen ahlâk ve dürüstlüğünüze bağlar ama bir türlü asıl müessir olan ilâhî inayetin enginliğini göremezler.

Bu itibarladır ki birileri bu hareketle ilgili bir şeyler yazacaksa, yazanlara engel olamayız, bir şey de diyemeyiz ama işin hakkını verme adına kendini bu işe vakfetmiş, ömrünü bu hareketin içinde geçirmiş, defaatle Allah’ın inayetini görmüş, elli defa esbâb-ı âdiye ile yapılan işlerin telif edilemeyeceğine şahit olmuş kişilerin bu işe öncülük etmesi gerekir.

Yapılan Çalışmaları Takdirle Karşılama

Bununla birlikte, farklı duygu ve düşünce dünyasına sahip kimselerin, yapılan hizmetleri görmeleri, onlar hakkında yorum ve değerlendirmelerini sunmaları, takdir hislerini dile getirmeleri de elbette çok önemlidir. Özellikle bir kısım zalim ve mütemerritlerin size saldırmak için fırsat kolladığı ve fırsatını bulduğu anda da sizi ok yağmuruna tuttuğu bir zamanda, bazı seslerin sizin yanınızda olması, yapılan hizmetlerin dünya ve insanlık için yararlı olduğunu savunması ayrıca takdire şayandır. Böyle onurlu bir duruş, sizin kuvve-i manevinizi takviye etmenin yanında düşmanların sesini kesmesi adına da ayrı bir önem taşır.

Şunu da unutmamak gerekir: Günümüzde yüzünü bütünüyle Batıya çeviren, oradan gelen her şeyi tereddütsüz kabul eden bir kesim var. Batılı yazar ve aydınların sözleri onlar açısından daha fazla önem taşıyor. Onların mihrapları da kıbleleri de Batı olmuş. Oradan yükselen seslere daha fazla kulak veriyor, onları daha çok ciddiye alıyorlar. Bu açıdan şayet bazı Batılı akademisyenlerin Hizmet Hareketi hakkındaki mütalaa ve değerlendirmeleri bir kısım mütereddit kimselerin sizi anlamalarını sağlayacak, en azından onlarda yapılan güzel işlere karşı bir merak duygusu uyaracaksa bize düşen de bu tür çalışmaları takdir ve şükranla karşılamaktır.

Öte yandan, birileri farklı kültür ortamlarında yetişmelerine ve farklı dünya görüşlerine sahip olmalarına rağmen, yapılan hizmetleri insanlık adına yararlı görüp takdir ediyor ve başkalarına da anlatabilme adına akademik seviyede çalışmalar yapıyorlarsa bizim de onlara karşı fevkalade kadirşinas davranmamız ve saygılı olmamız gerekir. Eğer bir kısım ilim adamları, birbirini kırıp geçiren, meseleleri hep kaba kuvvetle çözmeye çalışan, çatışma ve kavgalardan beslenen bir dünyada, sizin sevgi ve şefkatle insanlara bağrınızı açmanızı çok önemli görüyor, hoşgörü ve diyalog faaliyetlerinize destek veriyor ve her fırsatta sizi anlatıyorsa, sizin de bu tür gayretleri takdirle yâd etmeniz gerekir.

Dolayısıyla Hizmet Hareketi hakkında yapılan çalışmalar gerçeği bütünüyle resmetmese bile, hakikatin önemli bir yanını ifade edecekleri ve sizin adınıza önemli kazanımlara vesile olacakları için takdir ve alkışla karşılanmalıdır. Onlar sayesinde nice mütemerritlerin inatları kırılabilir, münkirlerin sesleri kesilebilir, ortada duran insanlar size yakınlık hisseder, sizden habersiz olan insanların nazarları size çevrilebilir, sizi yanlış tanıtanların tesiri kırılır, sizin de kuvve-i maneviyeniz takviye edilmiş olur. Böyle iç içe kazanımların söz konusu olduğu çalışmalar elbette önemsiz görülemez.

Dışardan Bakışın Avantajları

Yapılan hizmetlere dışarıdan bakmanın bir kısım avantajları olduğunu da söyleyebiliriz. Eşya bazen zıddıyla tam inkişaf eder. Mesela imanın tadını tatmamış, fedakârlığın ne olduğunu bilmeyen, insanî ilişkilerini çıkara bağlı götüren, maneviyattan uzak kalmış kimseler sizin hasbiliğinizi, civanmertliğinizi ve adanmışlığınızı gördüklerinde çarpılabilirler. Kendi karanlık dünyalarında göremedikleri, kendi hayatlarında yaşamadıkları bazı faziletleri sizde görünce kıymetini daha iyi idrak edebilirler. Sizin Allah’la münasebetiniz, sosyal bağlarınız, insanî ilişkileriniz, edep ve ahlâkınız onlara orijinal gelebilir.  Siz ise zaten aydınlık içinde neş’et ettiğinizden ötürü bunların kıymetini onlar ölçüsünde kavrayamayabilirsiniz. Çünkü karanlığın olmadığı bir yerde ışık fark edilmez.

Ayrıca, akademik başarısı olan, insanlığın problemlerine kafa yoran, sosyal meseleleri tahlil ve analiz edebilme kabiliyeti bulunan kimseler, sürekli bu konularda beyinlerini çalıştırdıkları, zihinlerini işlettirdikleri için, sizi tahlil masasına yatırdıklarında da çok farklı açılımlara gidebilirler. Maalesef bizim dünyamızda bir düşünce tembelliği söz konusu. Beyinler çalıştırılmıyor. Belki bazı aktif beyinler var. Fakat onlar da size ön yargı ile yaklaşıyor. Elli farklı yolla kendinizi anlatmaya çalışsanız da size inanmıyorlar. Normalde onların da beğenip takdir ettikleri şeyleri siz başarı ile ortaya koysanız yine de size inanmıyorlar. Bu açıdan işleyen ve çalışan beyinlerin sizin hakkınızda çalışmalar yapmasını da önemli bir fırsat olarak görmek gerekir.

Evet, bize düşen, tevfik-i ilahi ile tanıştığımız güzellikleri olabildiğince fazla insana göstermek, duygu ve düşüncemizi olabildiğince fazla insana anlatmaktır. Ulaşabildiğimiz herkese ulaşmalı, onları ehl-i himmet insanlarla buluşturmalı, onların düşüncelerinden istifade etmelerini sağlamalıyız. Onlara eğitim müesseselerini gezdirmeli, onları evlerimizde misafir etmeli, bizi daha yakından tanımaları adına fırsatlar oluşturmalıyız. Arkadaşlarımızın iffetlerine, nezahetlerine, fedakârlıklarına, hakkaniyetlerine, insanlık için besledikleri güzel duygulara yakından muttali olmalılar. Hizmetlerin nasıl yapıldığını, hangi raylar üzerinde yürüdüğünü, hangi enerjiyle hareket ettiğini yakından görmeli, yakından tanımalılar. Hamasi destanlar kesmeye gerek yok. Önemli olan, inandığınız değerleri arızasız kusursuz temsil edebilmenizdir. İşte o zaman sizin hakkınızda tertip edilecek konferanslar daha seviyeli şekilde ortaya konacak, yazılan kitaplar hakikati seslendirmeye daha yakın olacaktır.

  • https://s1.wohooo.net/proxy/herkulfo/stream
  • Herkul Radyo