Hakikat Damlaları-77

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Temsilde inkıtânın muhataplarda ve arkadan gelenlerde teşettüt-ü ârâya (fikir dağınıklığına) sebebiyet vereceği unutulmamalıdır.

***

Dünyadan kopmuş bir Türkiye’nin ayakta kalması mümkün değildir. Onu çevresinden tecrît etmeye çalışanlar ne kadar büyük bir ihanet içinde bulunduklarını keşke anlayabilseler!

***

Anadolu insanının karakteri sağlamdır; toplumun içine sızmış bir kaç çürüğe bakıp halkın geneli hakkında yanlış bir düşünceye kapılmak doğru değildir.

***

İmanlı bir insanın ümitsizliğe düşmesi söz konusu olamaz.

***

Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) hiçbir beyanında en büyük hasımları olan Ebû Cehil’den, Utbe’den vs. şikayet ettiğini göremezsiniz. Biz de Efendimiz’in ahlâkıyla ahlaklanmalı; bize saldıranlarla uğraşma yerine yapmamız gerekli olan işlerle meşgul olmalıyız. Zaten Kur’an da, ‘Aleyküm enfüseküm-Siz kendinize bakın’ demiyor mu!?

***

Akıl ile kalbi birbirinden ayırmamalısınız; onların izdivacına her zaman ihtiyaç vardır. Aklın muhakemesi, kalbin de semavîliği ve ledünnîliği omuz omuza olursa, işte o zaman hiç aşılamaz gibi görünen problemler bile kolayca aşılabilir.

***

Izdırar, profesyonel bir muallimdir.

***

Kendi çizginizi korurken başkalarıyla münasebetlerinizi bozmamanız da firasetinizin ayrı bir yanı olmalıdır.

***

İnsan, Allah’a yürekten ihtiyaç hissetmeli, acz u fakrıyla Allah’a yönelmeli ki, Cenâb-ı Hak da ona icabet etsin. Cenâb-ı Allah, Zâtına karşı müstağni davrananlara teveccühte bulunmaz.

***

Üstad Bediüzzaman eserleriyle taklide bir neşter vurmuştur.

***

Allah için olamayacaksak olmanın hiçbir anlamı yoktur; öylesi anlamsız bir mevcûdiyettir.

Hakikat Damlaları-76

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Ne nikbin ne de bedbin, bizim mesleğimiz hakikatbin olmaktır.
***
Süvari attan anladığı gibi, küheylan da yiğitten anlar.
***
Seleflerimizden bazıları sadece namazı kaçırınca değil, namazda duyulması gereken bir manayı kaçırınca da o namazı kaza ederlermiş.
***
Dua ya da müzakere halkasının dışında kalanlar, dışta kalmış sayılırlar; -hafizanallah- zamanla heyetten de kopup ayrılırlar. Halkanın içinde bulunanlar ise, Allah Teâlâ’nın bütün halkaya teveccühü ölçüsünde sevaptan nasipdar olurlar.
***
Evrâd u ezkâr, i’lâ-yı kelimetullah yolunda mücahede eden bir mü’minin en önemli zâd ü zahîresi; Allah Teâlâ ile münasebetinin de emaresidir.
***
Her mahalle başına bir polis dikeceğinize, her kalbe mehafetullah gibi bir yasakçı koysanız, suça karşı daha caydırıcı bir tedbir almış ve emniyeti daha kolay temin etmiş olursunuz.
**
Tesirsizlik bir eksikliktir; fakat, müessir olamamadan dolayı vazifeyi terketmek ondan daha büyük bir nakîsedir.
***
Bir irşat erinin başkaları üzerindeki müessiriyeti Cenâb-ı Hak’la münasebetiyle doğru orantılıdır.
***
Dua halkaları, kalbî ve rûhî hayata sıçrama faslı gibidir.. herhangi bir halkada gönüllerini göklere bağlamış ve kendilerini uhrevîliklere salmış zâkirler, ötede kim bilir ne kevserler ne kevserler içeceklerdir.
***
Toplumun ıslahı için tek tek fertlerin salâha erdirilmeleri şarttır; aksi halde, eczası günahlardan mürekkep parçalardan, sıhhatli bir bünyenin meydana gelmesi mümkün değildir.
**
Farz olan i’lâ-yı kelimetullah yolunda yaptığınız her hayırlı iş size farz sevabı kazandırır. Binaenaleyh, eğer istişarî toplantılarınız bu gayeye matufsa, orada da farz sevabı kazanırsınız.

Hakikat Damlaları-75

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Akıbetimizden eminmişiz gibi bir halimiz var; hiç eksiğimiz, kusurumuz yokmuş gibi davranıyoruz.

* * *
Saygısızlığın ve edepsizliğin başını alıp yürüdüğü bir dönemde hiç olmazsa Peygamber vârisi olan hizmet erleri, insanî değerlerin yeryüzünden bütün bütün kaybolmadığını ortaya koymalı değiller mi?!

* * *
Sefâhet, ruh sefâletinin neticesidir.

* * *
Biraz dişimizi sıkıp hakikî müslüman olsak hiç çözülmeyecek gibi görünen pek çok mesele kendiliğinden hallolacaktır.

* * *

Allah (celle celâlühû) iddiayı hiç sevmez. Onun için konuştuklarını iddialı sözlerle te’yîd etmeye çalışanlar, Allah nezdinde hiç de hoş olmayan bir davranış içinde olduklarını iyi hesap etmelidirler.

* * *

Sevgi, bilip tanıma üzerine bina edilirse kalıcı olur.

* * *

Kendi yaptığı işi beğenme bir münafıklık alâmetidir.

* * *

Hüzün Peygamberi (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüttahiyyât) nice meseleyi hüznüyle, ızdırabıyla ve gözyaşıyla çözmüştü. Ümmetinin de karşılaştığı meseleleri bir defa olsun o yolla aşmayı denemesi gerekmez mi?!

* * *

“Neticesinde Sen’i kaybedeceğim bir muvaffakiyeti bana verme Allahım!”

* * *

Bilme sığlaşmaya sebep olmamalı; derinleşmenin yolunu açmalıdır.

* * *

Siz ismet yörüngeli hareket eder, kasden günaha girmez, iradenizle hep masum kalmaya çalışırsanız, Allah da sizi sıyanetine alır ve masûn kimseler arasına dahil eder.

Hakikat Damlaları–69

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Marjinalleştikçe hırçınlaşan bir güruh, vukuatla gerilim çıkarttıkları gibi ihtimalat ile de gerginliğe sebebiyet veriyor ve şeytan tarafından kulaklarına fısıldanan muhtemel olayları mutlaka gerçekleşecekmişcesine dillendirerek milleti bir çıkmaza sürüklüyorlar.

***
Çatışma zeminleri sadece terörü besler; mü’minler, her türlü kışkırtmaya karşı elden geldiğince soğukkanlı davranmalı ve temel haklarını elde ederken dahi meşru yoldan bir an olsun ayrılmamalıdırlar.

***
Gayr-i meşru oluşumlarını sözde vatanperverlikle örtbas etmeye çalışanlar ne kadar aksini iddia ederlerse etsinler; bir çete için milli ruhtan bahsedilemez. Bu milletin ruhunda Çanakkale’de kendisine kurşun sıkan düşman darda kalınca, onun da yarasını saran, susuzluğunu gideren Mehmetçiğin civanmertliği hâkimdir. Kendi vatandaşına silah doğrultan eli kanlıların bu ruhla ne alâkaları olabilir ki!…

***
Her fiil aksiyon değildir; aksiyon, inanca bağlı sağlam bir davranışın adı ve unvanıdır.

***
Şayet Hazreti Üstad’ın İhlas Risalesi için “Lâakal on beş günde bir okunmalı!” dediği misillü, bir makaleyi nazara verecek olsaydım, Yeşeren Düşünceler’deki “Namaz” yazısının belli periyotlarla müzakere edilmesini salıklardım.

***
Bir kısım kanun tanımazlar, kuralsızca cana kıyma planları yapıp haksız yere kan akıtıyorlar; fakat, ihtimal bazı kesimler bu kuralsız insanları kendi kuralları adına kullanıyorlar.

***
Bizim işlerimizin bereketi Allah ile irtibatımıza bağlıdır; o irtibatın en büyük vesilesi de namazdır. Namazı son ana bırakan ve onu geçiştirenler, ortaya koydukları kötü temsille bütün bir cemaatin hakkını yemiş ve amme hukukunu ihlal etmiş olurlar. 

***
Bugün “tekârub-u zaman”  farklı ele alınıyor; fakat, onun şümulüne zamanın bereketsizleşmiş olması da dahil edilse gerek…

***
Günümüzde çok çeşitli husumet ve kavga sebepleri olduğundan milletin her ferdine  “te’lif-i beyn” vazifesi de düşmektedir. Te’lif-i beyn, ara bulma, barıştırma, uzlaştırma ve husumeti defetme demektir. Belki, ister özel isterse de resmi her müessesede bir te’lif-i beyn birimi olmalı ve bu heyet herkesi çok yakından takip ederek kırgınlıkların, dargınlıkların ve birbirinden uzaklaşmaların önünü almalıdır.

***
Kardeşliğin mayası ihlastır. İhlaslı insanlar hır gür çıkarmazlar. Uhuvvetin en azılı kâtili ise, her hesabın nefse göre yapılmasıdır.

***
Her hizmet aşığı, kendi asrında Muhammedî ruhun (aleyhi ekmelüttehâyâ) izdüşümü bir varlık olmaya gayret etmeli; karakteri itibarıyla incelerden ince, fevkalâde narin, bir anne gibi şefkatli, hep mütevazı, mahviyet içinde ve herkesi sevgiyle kucaklamaya âmâde bulunmaya çalışmalıdır.

Hakikat Damlaları–68

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Helalinden kazanmak sevap olduğu gibi, gerekirse dükkan dükkan dolaşıp helal rızkı araştırmak da insana ibadet sevabı kazandırır.

***
Laubali insanların ötelere tam inandıkları söylenemez; zira, ahirete iman ciddiyeti gerektirir.

***
Sohbet mahallinde sağdan soldan dünyevî mevzulara girmek o meclisi kirletmek sayılır; müzakere zeminindeki  her söz tefekkür yörüngesinde olmalıdır. Adanmışların muhaverelerine gelince, onların bütün konuşmaları Cânân etrafında örgülenmelidir.

***
İnsanın “Bilmiyorum” diyebilmesi fazilet; bilmediği mevzularda konuşması ise haddini bilmezliktir. Cenab-ı Hak, Efendimiz’e “Ben gaybı bilmem” demesini emir buyururken, O’nun şahsında bize “Bilmiyorum” demeyi öğretmektedir.

***
Okunan kitabın muhtevasıyla okuyanın ruhu arasında bir irtibat yoksa, insan o kitabı sadece sırtında taşıyor ve yalnızca kendi canına okuyor demektir.

***
Kâr elde edilebilecek her meselenin bir de kaybetme ihtimali ve muhtemel ceremesi vardır; keza, çoğu zaman kazanç, alınan riskle doğru orantılıdır.

***
Gübrenin tohumu fevkalâdeden besleyip büyüttüğü gibi, hastalıklar, musibetler ve Hak yolundaki meşakkatler de ötelerin meyvelerinde ziyade lezzetlere dönüşecektir.

***
İnsanın iradesini kötü istikamette kullanması bir sebeb-i hasaret olduğu gibi, onu hiç kullanmaması da bir kayıp sebebidir; irade, ancak hayırda istimal edilirse bir kazanç vesilesi haline gelir.

***
Şöhret, istikbal endişesi, ikbal düşüncesi ve ideolojiden kaynaklanan önyargılar bakarken körlük hasıl eden hastalıklardır. Bu hastalıklardan birine mübtela olanlar meseleleri doğru değerlendiremez ve hakka hürmet faziletine eremezler.

***
Asırlardır çekiyoruz; bari çilelerimiz arınmamıza vesile olsa; fakat, onun için de kalb safveti, konumu değerlendirme ve ciddi nedamet gerekli…

***
İlim gerçek kıymetini ibadetle kazanır; onun için ıstılahta, bilip de uygulamayanın sıfatı da “câhil”dir. Fakat, ilim ibadetin bir adım önündedir; zira, bilmeyen doğru ibadet edemez. Nihayet, ilimsiz ibadet, ibadetsiz de ilim olmaz.

***

Hakikat Damlaları-67

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

“Ben”e göre daha hafif bir hatadır “biz” demek; ne ki, âidiyet mülahazası ifade etmesi açısından o da mahzurludur; fakat, “ene”yi yırtmanın ilk basamağı da odur.
***
İnsan varlığın genleri mahiyetindedir; adeta bütün kainattaki genler toplanmış, ondan bir âbide yapılmış ve adına da “insan” denilmiştir.
***
Mü’minin bir manası iman esaslarına inanan, diğer manası da herkese güven verendir; insanlara emniyet telkin etmeyen, mü’minliğin bir kanadını kırmış demektir.
***
İnsanın kendini iyi ve yeterli görmesi kadar öldürücü bir virüs olamaz. “Eminim” diyen, kendi emniyet dünyasını yıkmış sayılır; ahiretinden endişe etmeyenin akıbetinden korkulur.
***
Sadâkat anahtarının açmayacağı kapı yoktur.
***
Ferdî iddia enaniyettir, o insanı tepe taklak götürür; cemaate ait iddia ise aidiyet mülahazasıdır, o da hem Allah’ın gayretine dokunur hem de hariçteki insanları küstürür.
***
Adanmış insan Allah’a ipotektir; artık o, mala mülke rehin edilemez.
***
Samimiyet zatında güzel bir sıfattır ama dinin muhkemâtına, akla, mantığa ve stratejiye dayanmayan samimiyet insana sürekli falso yaşatır.
***
Olmuş olacak her şeyi bilen Cenâb-ı Allah’ın imtihan etmesi, bize kendimizi göstermesinden ibarettir; yoksa, o bizi zaten her halimizle bilmektedir.
***
Takdir edilme tutkusunu ötelere kadar taşıyan zavallı birinin “Acaba benim cenazem de bu kadar kalabalık olur mu?” sözüyle dile getirdiği ölçüde hubb-u câha kapılan bir adam şöhreti uğruna her kötülüğü yapabilir.
***
Burada ince hesaplara bağlı yaşamayanın ahirette hesabı çok ince olur.

Hakikat Damlaları-66

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Yapılması gerekli olan bütün işler tamamlanmış gibi rahat ve rehavete düşmek ne kadar tehlikeli ise, ye’se düşmek ve kuvve-i maneviyeyi kırmak da o kadar tehlikelidir.

* * *
Bir mefkûreye sevdalı olma, o mefkûreyi gerçekleştirme istikametinde çok önemli bir donanımdır.
* * *
Bir hususta iddiada bulunup sonra da ayak diretenlerden uzak durmak gerekir. Bir kimse onlardan ne kadar uzak durursa o ölçüde Hakk’a yakın olur.
* * *
Bizler hayatımızı gelecek nesle ipotek etmiş insanlarız. Kendimiz için yaşama istikametinde bir planımız olamaz/olmamalıdır.
* * *
İlminin gereğiyle amel etmeyen ne kadar bilirse bilsin cahildir.
* * *
Solmamaya, pörsümemeye bakmak lazım. Canlılığını kaybedip pörsüyen insanlar ne gökler ötesinde iltifat görürler ne de yeryüzünde.
* * *
Namazı hakkıyla duyabilme istikametinde ciddi bir gayretiniz yoksa onu hiçbir zaman duyamayacağınız muhakkaktır.
***
Sağlam duruş önemlidir fakat duruşta temadî (devamlılık) ondan daha önemlidir.
* * *
Mevlâ’nın verdiği şeyleri yine Mevlâ’nın rızası istikametinde kullanmaktan daha güzel ne olabilir ki! Ne güzel söylemişler: “Mevlâ’dan al; Mevlâ’ya ver!”
* * *
Kendimizi başkalarına sevdirme gayreti şeytanın bir oyunudur. Önemli olan Hakk’ın sevmesi ve hoşnut olmasıdır.
* * *
Tevazu, Cenab-ı Allah karşısında hacâletin, yüzü yerde olmanın ifadesidir. İradîlik işin içine girince onu bulandırmış olur. İşte onun içindir ki, tevazua niyet tevazuu izâle eder.

Hakikat Damlaları-65

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Hangi sebeple olursa olsun, masum insanların kanına giren kimse mel’un, yaptığı iş de mel’anettir.
***
Hazreti Mevlana ve Ahmet Yesevî gibi büyükler bugün neş’et etselerdi, mütalaaları sizinkilerden farklı olmayacaktı; ne var ki, şimdi o yüce kâmetlere muhabbet izhar edenlerin çoğu, onları da ortadan kaldırmanın yollarını arayacaklardı.
***
Şahsî hayat itibarıyla, kaderle başbaşa kalıp Allah’tan gelene sabretmek güzeldir; fakat, diğer insanları acıları ile başbaşa bırakmak insafsızlıktır.
***
Vücud yabancı maddelere karşı duyarlıdır; içeri almak istemez onları, gücü yettiğince dışarı iter. Hiçbir zaman kendisi olamamış kimseler, “el”den geleni nasıl tefrik etsin ve ruhuna yabancı unsurlara nasıl tepki göstersin ki!..
***
Dairenin genişlemesiyle beraber herkesi görüp gözetmek de oldukça zorlaşmıştır; ne var ki, hususiyle dava arkadaşlarını bir ömür boyu arayıp sormak hullet kahramanlarının şiarı olmalıdır.
***
Özgüven tabirinin bizim kültürümüzle te’lifi imkansızdır; o bizim için çok iğreti bir kelimedir; öz değerlerimizde “Tut beni Allahım, tut ki edemem Sensiz!” anlayışı esastır.
***
Yakarışınıza icâbetin alâmeti olarak, avuçlarınızda bir karıncalanma hissedene kadar dua edin; zannediyorum, işte o zaman Allah Teâlâ kömürü bile elmasa çevirecektir.
***
Gerçek cehd, Allah’ın verdiği bütün imkânları O’nun yolunda sarf etmektir.
***
İmriü’l-Kays’a isnad edilen bir sözde, “İki şey vardır ki, onları başlatanlar da nerede durduracaklarını bilemezler. Bunlar, savaş ve yangındır.” denilir. Ben ona bir üçüncüsünü ilave ediyorum ki o da “başkalaşma”dır; bir türlü başkalaşan her türlü başkalaşabilir.
***
Cenâb-ı Allah, istekleri vermeyecek olsaydı duayı emir buyurmazdı.
***
Yüce Yaratıcı’nın ne dediğini hiç merak etmeyen, Rehber-i Ekmel’in neler getirdiğini öğrenme peşine düşmeyen ve öz kaynaklarını bir yabancı gibi hep uzaktan seyreden kimselerden kendileri olmaları beklenemez ki!..
***

Hakikat Damlaları-64

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Gönülleri fetheden, beyan talâkatı değil hareket talâvetidir.
***
En masum riya âidiyet mülahazasıyla söylenen “biz yaptık” ifadesinin tahtında gizlidir.
***
Herkesin te’yide ve desteğe ihtiyacı olduğundan, insanların kalbî ve ruhî mukavemetini artıracak meseleleri hatırlatmak kardeşliğin gereğidir.
***
Cenâb-ı Hak -umumiyetle- kendisi için yerde olan bir yüzü başkalarına çiğnetmez; eğer bazı kimseler tarafından çiğneniyorsanız, içinizi kontrol etmelisiniz.. demek ki, amelinizde rıza-yı ilahî tek murad değil.
***
İnsan engin duygular dünyasında yaşar. Meseleyi ifade kalıplarına dökünce, en beliğ lisanlar bile onu daraltmaktan kurtulamazlar. Zaten, dil avam içindir, kalb ve ruh da havas için.. latîfe-i rabbaniyeyi Hakk’a açma ise haslar hası kulların işidir.
***
Kur’an’dan daha beliğ bir kitap yoktur; eğer ondan daha beliğ bir beyan varsa, o da, Kelamullah’ın insan davranışlarına aksedip yaşanmasıdır.
***
Allah’a yakın olan insanların halktan uzak kalmaları düşünülemez.
***
Bu hizmetleri şahıs planında değerlendirirken, her fert, kendisini halkanın içindeki şakî bilmelidir; fakat, halkada bulunmayı şekavetten kurtulmanın en önemli vesilesi saymalı ve sâlihlerden ayrılmamak suretiyle kurtulacağı ümidini taşımalıdır.
***
Siz, önünüzde çığır açan seleflerinizin hasenât hanelerine sevaplar yağdırdığınız gibi, öyle bir ömür yaşayın ve öyle iyiliklere öncülük edin ki, halefleriniz de sizin amel defterlerinizi sevaplarla doldursunlar.

Hakikat Damlaları-63

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Yeryüzünde isyan artınca sema cimrileşir.
***
Cesedin kirli bataklıklarında debelenmekten kurtulamayanlar, kalbin zümrüt tepelerine asla ulaşamazlar.
***
Bir çeşit başkalaşan her çeşit başkalaşmaya müsait demektir; zinhar, o kapıyı hiç aralamayın!..
***
Genişlik arzulayıp darlığa kurban gitmek.. ahiretin enginliğini düşünüp ebed için yaşamak varken dünyayı yeterli bulup onun bir parçasında boğulmak.. işte insanın çelişkisi!..
***
Allah yolunda samimane hizmet etmeye çalışmak insan için istikamet sigortasıdır.
***
Allah Rasûlü (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz, “Hiçkimse ameliyle Cennet’e giremez!” buyurduğunda, “Sen de mi?” diye soranlara, “Evet, Allah, fazlı ve rahmetiyle sarıp sarmalamazsa ben de amelimle Cennet’e giremem” demiştir. Şayet “ben, ben” deyip duran insana bu Peygamber beyanı da bir mana ifade etmiyorsa, artık o hiçbir nasihatten istifade edemez.
***
Raşit Halifeleri ve Ehl-i beyti sevmek dinin bir şubesidir; onlar hakkında olur olmaz sözler söyleyenler, bütün füyuzat hislerinden mahrum kalırlar.
***
Haramdan korktuğunu iddia eden bir kimse, sokakta beyhude gezinmekten ve yaramaz kimselerle vakit geçirmekten kaçınmıyorsa, hilaf-ı vaki beyanda bulunuyor sayılır.
***
Bir insan yirmi dört saatini satsa bile, onun içinde Allah’ın hakkı mahfuzdur.
***
 “Ben” deyip nefsini nazara vermesi, kulun Allah ile münasebetine bir darbe indirmesi manasına gelir; şayet insan illa “ben” diyecekse, “Senin âciz, fakir, zelil, hakir, asi, şaki ve efendisinden kaçmış bir köle olan kulun ben…” ifadesindeki gibi bir duyguyu seslendirirken demelidir.
***
Madem kerim olarak yaratılmış bir insansınız, mürüvvetsizlik ederseniz, yanlış yaparsınız; mürüvvet beklerseniz, aldanırsınız.
***

Hakikat Damlaları-62

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Alvarlı Efe Hazretleri, sürekli “Allah bizi insan eyleye!…” diye dua ederdi. Aklınıza “İnsan değil miyiz ki?” sorusu gelebilir; fakat, potansiyel insan olma başkadır, kişinin bütün istidat ve kabiliyetleriyle Allah’a kurbet kesbedip insan-ı kâmil ufkuna ulaşması daha başkadır.
***
Bazı kimseler eksikliklerini bağırıp çağırmayla doldurmaya çalışırlar; oysa, öfkeyle köpürerek bağırıp çağırma yerine, en zor şartlarda dahi üslubunu ve efendiliğini muhafaza edip mülayemetle mukabelede bulunma mefkure insanının şiarıdır.
***
Selef-i salihin, “Hak dostlarının eti zehirlidir; onların gıybetini eden iflah olmaz!” demişlerdir; evet öyledir, evliyaullaha atılan taş dönüp sahibinin başını yarar.
***
Izdırapla yapılan dua Arafat’taki yakarışlara denktir.
***
Âdet-i Sübhaniye, kalıcı şeylerin emek ve çile üzerine kurulması yönündedir; bir şeyin meydana gelmesinde emeği ve çilesi olmayanlar, ekseriyetle onu uzun süre elde tutamaz ve yokluğundan dolayı da hakiki müteessir olamazlar.
***
Gaye-i hayal çok ehemmiyetli olduğu gibi onu insanlara sunmadaki üslup da o kadar önemlidir. Bu hakikatin bir yanını ifade eden, “Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir” sözü ne güzeldir.
***
İnsan ne kadarına ulaşabilirse ulaşsın, himmetini hep yüksek tutmalıdır; ahsen-i takvim üzere yaratıldığını düşünüp her zaman en güzele talip olmalıdır.
***
Talebin en şiddetlisi Allah’ın rızasını tahsil hususunda olmalıdır; iş hayatındaki bir problemden ailedeki huzursuzluğa kadar her sıkıntının Cenâb-ı Hak’la irtibattaki inkıtayla alâkası vardır.
***
İnsana en çok sevap kazandıran amellerden biri de, kardeşlerinin kaba-saba hareketlerini ve kırıcı sözlerini sineye çekip sabretmesi; bağırıp çağırarak rahatlamayı değil, gayzı yutmakla boşalmayı tercih etmesidir.
***
Namazda hedefe huşu’ ve hudu’ ile varılır.
***
Akrabasını kayırma suretiyle onları kendisine yakınlaştıran kimse, Allah’a yakın olan nicelerinin yanından uzaklaşmasına zemin hazırlamış olur. İnsan, kendi maddi imkanları el veriyorsa, rıza-yı ilahi için yakınlarını görüp gözetebilir, bu İslam’daki sosyal adaletin gereklerinden biridir; fakat, umumun malını ve başkaları tarafından verilen imkanları onlar için kullanamaz.

Hakikat Damlaları-61

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

İman ile eman aynı köktendir; mü’minlere emniyet telkin etmeyenin imanında problem vardır, imanın insana ahiret emanı olacağı da aşikardır.

***

Önde olmak, önde görünmek değil, hep önde koşmaktır.

***

Dalları çok yüksekte olan ağacın meyvelerinden istifade etmek zordur; terakki ettikçe kullukta daha da derinleşmek başkalarına faydalı olmanın biricik yoludur. Yükseldikçe belini bükmeyen kaybetmekten kurtulamaz; lütuflar kuşağında kaybetmekten daha büyük hüsran da olmaz.

***

Her ferdin heyet-i içtimaiyedeki tasarruf alanına göre mesuliyeti vardır.

***

Çekirdeğe bakıp ağacı tahmin etmek ne kadar zorsa, dünyevi güzellikleri nazara alıp uhrevi nimetleri tahmin de o kadar zordur.

***

Allah nâzır; gönülden teveccüh edersen, inayeti de hâzır.

***

Süpürge evimizi temizlemeye yaradığı gibi, ufak tefek deliller de zihnimizin tozunu silmeye yarar. Evet, delil ancak tozu-toprağı gidermeye vesiledir; yoksa, imanı ayakta tutmaya yeterli değildir.

***

Allah’ın inâyetine en büyük davetiye o inâyete tam inanmaktır.

***

Hazreti Üstad’ın herkesin girebilmesi için açtığı geniş kapı sizi yanıltmasın; içeride olanlardan harem dairesinin adabının isteneceği unutulmasın!..

***

Kendine pay ayırdığın ölçüde Cenâb-ı Hakk’a teveccühünden kısmış olursun.

***

Bugün hakkı olan bir makama getirilmediğine üzülse de heyetin selametini düşünüp sabredenler, yarın Havz-ı Rasul’ün başında kevser yudumlayıp serinleyince, o tahammüllerinden dolayı çok sevinirler.

 

Hakikat Damlaları-60

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Sıdk hafifleyince nifak ağır basar; zira, münafıklığın en bariz vasfı kizbdir.
***
Hizmet adamı naz değil, niyaz eridir; o en yüce payelere de erse temkin ve teyakkuzunu hep korur; kendisinin kul, Cenab-ı Hakk’ın da Ma’bud-u mutlak olduğunun şuuruyla sürekli yakarışta bulunur.
***
Allah aşkının isteksizlere verilmesi çok sürpriz bir lütuftur; fakat, aşkla isteyenlerin muhabbetten mahrum bırakıldıkları görülmemiştir.
***
“Hepimiz çobanız” dersem size saygısızlıkta bulunmuş olurum; ama kendisini çoban saymayanlar da hakikate karşı hürmetsizlik etmiş olurlar.
***
Görünürden isminizi sildirir ve Allah’ın bilmesiyle yetinirseniz, bir gün mutlaka adınızı göklerin alnına yazdırır ve en yüce divanda yad edilirsiniz.
***
Rehber-i Ekmel Efendimiz’in dualarında arz-ı halin ve yalvarmanın yanı sıra hedef gösterme ve o hedefe teşvik etme de vardır.
***
İnsan Allah’tan gelen her şeye rıza göstermeli ama bir tek Cenab-ı Hak’tan uzaklaşmaya razı olmamalı; “Canımı al, fakat beni Senden ırak eyleme!..” demeli.
***
Duaların bazısına aynıyla, bazısına gayrıyla, bazısına hemen, bazısına da daha sonra icabet edilir. Fakat, salavatın kabulü anında ve garantidir; Sahib-i Salavat (aleyhissalatü vetteslimat) onu hemen alır ve derhal karşılık verir.
***
Bulutlar ağlamasaydı yerdeki çimenler gülemezdi; ağlayın ki yeni nesillerin yüzlerinde gülücükler açsın.
***
Hubb-u cah şeker-şerbet gibi gelir insana; fakat, burada ondan köşe-bucak kaçmayan ötede kevser yudumlayamaz.
***
Sahibinden izinsiz, bir seccadeye ayağımı dokunmam, bir terliğe basmam; onun da hesabını sorarlar ötede. Hem bu, muttaki hassasiyeti değil, sıradan bir mü’min işidir.

 

Hakikat Damlaları-58

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Katletmenin sevab olacağı bir yer vardır, o da içinizdeki olumsuz duygu ve düşünceleri öldürmenizdir. Hayatınızı hoşgörüye bağlasanız bile, içinizdeki kin ve nefrete karşı ilan-ı harb etmekten dûr olmayın!..
***
Kitaplar sizi Allah’a götürdüğü müddetçe kıymet ifade eder; yoksa, hepsi dedi-kodudan ibaret sayılır.
***
Cenâb-ı Hak en büyük umranları çilekeşlere kurdurmuştur.
***
Bela tokmakları altındaki ses “Dost, Dost!..” şeklinde olmalı.
***
Hamâset destanı kesmek yerine iki hakikat mısraı ortaya koyun, daha çok müessir olur.
***
Bir milletin fertleri ibadetlerini ve hususiyle de namazlarını folklorlaştırmaya başlamışlarsa, artık o millet karbonlaşmaya yüz tutmuş demektir.
***
Rızaya giden yol tamamiyet ve ekmeliyetten geçer.
***
Seleflerinizi güzellikleriyle yâd edin ki, halefleriniz tarafından hayırla anılasınız.
***
Bir insanda halel olup olmadığını anlamak için onun halîline bakın!..
***
Müslümanlığı en büyük ganimet bilenler, onun dışındaki ganimetlere asla iltifat etmezler.
***
Kendisini silemeyen Allah’ı bulamaz; kendi nefsine takılıp kalan Allah’a ulaşamaz!..

Hakikat Damlaları-57

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Birden ortaya çıkan ve zahmetsizce gelenler, aniden kaybolur ve sessizce giderler.
***
Günah nifakla aynı cinsten olduğu için kalbinde nifak kırıntıları bulunanlar günahlardan rahatsız olmazlar; masiyetin gönülde burkuntu hasıl etmesi mü’minlik alâmetidir.
***
Estetik, irfanla zevk-i selimin inzimamından doğar.
***
Bugün de Tâvus b. Keysanlar, Fudayl b. İyazlar, Hasan Basrîler… niçin yetişmesin ki?!.. Evet, aslında çiçekler baharda açar; fakat, siz uygun seraları hazırlayabilirseniz, kış ortasında da olsanız en güzel çiçekleri derersiniz.
***
Cehalet denen muzır varlığın yerde yeri yok ama gelin görün ki başlarda taht kurup oturan da o.
***
Bazı kimseler ezbere konuştukları kadar ezber çalışsalardı Kur’an hafızı olurlardı.
***
“Ben” diyen adamdan uzak olan Allah’a yakınlaşır; “bu hizmette benim yerim neresi?” diyene “derin bir gayya” demeli ve eklemeli, “şimdiye kadar bilmiyorduk ama beklentilerini ifade eden bu sualinle öğrendik.”
***
Malikü’l-mülk öyle bir meliktir ki O’na kölelik sultanlıktır.
***
Çok terakki edeceği ümidini besleyip hayal kırıklığı yaşadığım öyle kimseler var ki, zannediyorum, bazı günahları küçük gördüklerinden kurbet yolunda mesafe katedemiyor ve oldukları yerde sayıyorlar; oysa, mü’min bir harama nazar, bir hilaf-ı vaki beyan ya da bir gıybetten dolayı ömür boyu ızdırap duymalı…
***
Yeryüzü din-i İslam’a, din ise hakkıyla temsile muhtaçtır.
***
Sizden öncekiler hakkında suizan etmezseniz, arkadan gelenlerin zihinlerini ve dillerini kirletmezsiniz.
***

Hakikat Damlaları-56

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Habib-i Neccar, arkasında yürünecek rehberlerin en önemli iki vasfını nazara verirken onların hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemediklerini ve önce kendilerinin dosdoğru yolda yürüdüklerini belirtir. Doğrusu, bu iki sıfatı üzerinde taşımayan kimselerin başkalarına hidayet yolunu göstermeleri hiç mümkün değildir.
***
Bir insan dört başı mamur bir mü’min de olsa, beklentilerinden bütün bütün sıyrılmadıkça ihlası yakalayamaz ve hizmetlerinde de nihaî muvaffakiyete ulaşamaz.
***
Bizim derdimiz muhataplarımıza “bunlar melek gibi insanlar” dedirtmek değildir, onu dedirtecek kıvama erebilmektir.
***
Duanızın hemen kabul görmemesi ona icabet edilmediğini göstermez; kim bilir, belki de Allah Teâlâ isteğinizde ne kadar samimi ve kararlı olduğunuza bakıyor ve sizi daha gönülden duaya çağırıyordur.
***
Hiçbir nimet mütemadî değildir, nimetlerin devamı vasıflara göre gönderilir.
***
Habîb-i Ekrem Efendimiz’e karşı sevgi ve alâkanızın en bariz alameti O’nun için seccadeler, koltuklar, sehpalar ve demet demet güller hazırlamanız değil, O’nu akla ve mantığa uygun bir üslupla daha bilmem kaç insana anlatma, tanıtma ve sevdirme peşinde olmanızdır.
***
Bir insanın imandan nasibi mahlukâta şefkati kadardır.
***
Rutin haline gelmiş bazı önemli faaliyetleri bir kısım yeniliklerle besleyip sıradanlıktan çıkarmaz ve onların asıl güzellikleriyle duyulmasına zemin hazırlamazsanız, en hayatî  işleri dahi “yapalım da aradan çıksın” düşüncesine mahkum olmaktan kurtaramazsınız.
***
Başkaları için okumak suretiyle eserlerin canına okuyacağınıza, nefsinizi muhatap kabul ederek kitaplarla can bulmalısınız.
***
Bulduğunuz “daha güzel” ile yetinir ve “en güzel”e ulaşmaya çalışmazsanız, bir süre sonra onun renk atmasını engelleyemez ve sadece “güzel” kalmasını dahi sağlayamazsınız.
***
İnsan bir kere sorgulamaya başlayınca sanık sandalyesine oturtmadık hiçbir şey bırakmaz; daha baştan hüsn-ü zanna yapışmayan kimse, herkesi ve her şeyi yargılamaktan kaçınamaz.
***

Hakikat Damlaları-55

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Bana, aklı şu işe şöyle eren, bu işi böyle beceren kimseleri getireceğinize terakki ettikçe -bir debbağın deriyi yere vurduğu gibi- kendisini yerden yere vuran insanları getirin.. cihanın kapalı kapılarını onlar açacaktır.
***
Lütuflar kuşağında kaybetmek en büyük hüsrandır.
***
Allah’ı anmamız O’nun tarafından anılmamız için bir çağrıdır.
***
Vazifelerini ücrete bağlayanlar asla ıslahçı olamazlar.
***
İnsanın kendi seviyesine ve marifet ufkuna göre hareket etmesi şahsî bir farzdır.
***
Peygamberliğe ait sıfatların başı sıdk, deccâliyetinki ise kizbdir; zaten, deccâl yalana kilitlenmiş kezzâb demektir.
***
Ciddî olmayla somurtmayı birbirine karıştırmamak gerekir; Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ciddî olduğu kadar da mütebessimdi.
***
Muhtemel sevap için muhakkak günahlara girilemez.
***
En büyük yalanlar, doğruluktan çok az bir inhirafla başlayan hilâf-ı vâki beyanlar silsilesinin ürünleridir.
***
Setretmek, şehadette bulunup fâş etmekten daha makbuldur; mücrimin günahını ortaya döküp onu cürmü altında ezmektense, ayıplarını örtüp o bataklıkta boğulmasına mani olmak en güzel yoldur.
***
Yaşarmayan göz şeytanî olduğu gibi riya ile ıslanan göz de rahmanî olmaktan fersah fersah uzaktır.

Hakikat Damlaları-54

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Bütün gurbetlerin iksiri Allah’a kurbettir.
***
İçinde yaşadığı çağı iyi okuyamayan bir insan, Kur’an-ı Kerim’i elli defa okusa da hep geçmişe dair şeyler söylemekten kurtulamaz.
***
İnsan, başkalarına “Günaha girmeyin” demeden önce kendisi günahlara karşı oruca niyet etmeli ki hem burada sözü tesirli olsun hem de ötede mahcubiyet yaşamasın.
***
Mahkum toplumlardan ziyade hâkim milletler başka kültürlerin tesirinde kalırlar; hele bir de içlerinde fantezi peşinde koşanlar varsa…
***
Allah’ın kullarına bir şey anlatabilmek ancak Allah’a hâlis kul olmakla mümkündür; zira Cenâb-ı Hak, kullarını başkalarına kul olanlara emanet etmez.
***
Cehennemle intikam alma isteği canavarlara has bir duygudur; kendisine kötülük yapanlar hakkında dahi Cehennem söz konusu olunca “Hayır ya Rabbi, düşmanım da olsa ebedî nâra girmesine razı olamam” deme mü’minlik yoludur.
***
İman hizmeti hakkında “bu iş bitmiştir” diyenin işi bitmiştir; geride tek adanmış ruh bile kalsa hizmet kervanı yine de yürüyecektir, çünkü bu işin nokta-yı istinadı ilahî inayettir.
***
Şeytanca mülahazaların önünü ancak melekçe düşüncelerle alabilirsiniz.
***
Kuvvetle beraber hikmetin mevcudiyeti çok önemlidir; zira, hikmetten nasipsiz güçlüler, mevcudiyetlerini gece baskınlarıyla ifade etme hastalığına tutulurlar; hakkı çiğner geçer ve insanî hislere, latifelere, mantık ve muhakemeye hiç değer vermezler.
***
Din hiçbir şeye kurban edilmeyecek kadar ulu, uğruna kurban olunacak kadar ulvîdir.
***
“Allah’ım bana öyle bir lütufta bulun ki, yaşadığım sürece çok büyük işler yapayım; fakat, dünyalık hiçbir beklentiye girmediğim gibi öldükten sonra da bütün bütün unutulup gitmeyi arzulayayım!” İşte bir dava adamının dâimî muradı…

Hakikat Damlaları-53

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Namaz kılmana, oruç tutmana, zekat vermene vesile ilim olsa da Allah’ı sana namaz, oruç, zekat gibi ameller bildirecektir; zira, marifete ilimle değil amelle erilir.

***

Yunus, Taptuk’un kapısındayken “Buraya odunun bile eğrisi girmemeli” diyerek ona saygısını göstermiş. Ben olsaydım, “Bütün eğriler buraya uğramalı; zira, bu dergah doğrultan bir kapı!” der, oraya giren eğrilerin de dışarıya düzelmiş olarak çıkacağına inanır ve Mevlana gibi “Ne olursan ol, yine gel!” sedasıyla herkesi çağırırdım.

***

Kulluğun önemli bir yanı Hakk’ın tercihini tercihine tercih etmektir.

***

Değişme kaçınılmazdır ama o derinleşme adına olmalıdır, kayma hesabına değil. Hubb-u cah, rehavet ve yuvaperestlik… gibi virüslerden kaynaklanan olumsuz farklılıklara değişme değil sukut denir.

***

Âyât-ı tekvîniyeyi andıkça insanın imanı artar.

***

Kalb ve akıl süzgecinden geçirilmeden zihne doldurulan bilgiler insanın gönlünde hayret, haşyet ve muhabbet hasıl etmez; dolayısıyla da, Allah’a bir adım daha yaklaştırmayan, aksine O’ndan uzaklaştıran bu bilgi kırıntıları -ne kadar parlak görünürse görünsün- sadece lüks ve fanteziden ibarettir.

***

Günümüzde zikrullahın yerini zevk u şevk almış gibi; oysa, Allah’ı anlatmaya giderken Allah yolunda Allah’la beraber olmak için zikrullahla dolmalı, Hak uğrundaki seyahati zevk ü tarabla harcamamalı.

***

Sahabe efendilerimizin de kerametleri olmuştu ama onlar halk arasında çok yayılmamıştı; çünkü, yaşadıkları dönemde Kainatın Güneşi nuruyla her yanı kaplamıştı..
güneş varken hangi yıldızın ışığı görünür ki?!.

***

Amel pratik iman, iman da nazarî ameldir; biri diğerinden ayrı olamaz.

***

Âlem seni her şey gördükçe sen kendini lâ-şey (hiç) bilmelisin.

***

Su-i zan maddî-manevî bir sukuttur; hakkında su-i zan edilen şahıslara göre bu başaşağı gidişin hızı ve içine düşülen çukurun derinliği değişir.

***

Hakikat Damlaları-52

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Aşkınlığa talip olmazsanız taşkınlara engel olamazsınız.
***
-Avamca- “Allah beni gözden çıkardı” mülahazasına girmek ve buna inanmak küfürdür.
***
Hak kapısındaki vefa, yolda kalmamanın en büyük teminatıdır; Cenâb-ı Allah, ellibin kusuru dahi olsa vefalı kulunun ruhuna bir gün mutlaka “Mâ veddeake Rabbüke vemâ kalâ – Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı.” (Duha, 93/3) müjdesini duyuracaktır; çünkü O, vefalıların en vefalısıdır.
***
İnsan ne kadar kirlenirse kirlensin kendisini arındıracak bir musluk aramalı; zira, şirk hariç her günahı temizleyebilecek bir kurna mutlaka vardır.
***
İşlenen herbir günah insan sarayının bir tarafını yıkar.
***
Salaha ermeyenin hele salih kul olma gayretine girmeyenin ıslah adına ortaya koyduğu her iş sadece tahrip getirir.
***
Lâubâlilik Allah’tan uzaklık emaresi; ciddiyet ve vakar ise, kurbet alametidir.
***
Dava adamı rahatı ve imkanı Allah’ı anlatmaya vesile kılar; bir çay içirir bir hakikati dile getirir, bir yemek yedirir bir problemi giderir.. Hazret-i Hatice gibilerinin malvarlığı hep bu istikamette tükenmemiş midir?!.
***
“Vazifemi yapıyorum” mülahazası himmeti felç eden bir virüstür; yaptıklarını yeterli görmeyip işin hakkını verme gayreti ise mümince düşünmenin ürünüdür.
***
Olumsuzluklarda en kestirme çözüm yolu kendini suçlu bulmak ve o kabahatten dolayı hemen Allah’a yönelmektir. Her meselede başkalarını suçlayıp durursan ne mücrimler biter ne de problemler…
***
Kadirşinaslık ve hakperestlik nezd-i ilahîde ne ölçüde makbulse, iddia ve mübalağa da o denli merduttur.

Hakikat Damlaları-51

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Dava adamı öyle müstağni olmalıdır ki, herhangi bir hizmetinden ötürü alacağı bir tebessümü, bir teveccühü bile rüşvet kabul etmeli ve beklentinin her çeşidinden uzak durmalıdır.
***
Canlı kalabilmek için canlandırma peşinde olmak şarttır.
***
İnsan için en büyük mahrumiyet duaya ihtiyaç hissetmemesidir, duasına icabetin gecikmesi değil.
***
Vazifeden el çeker, geride durur ve irtidat tavrı sergilerseniz, Cenab-ı Allah sizi götürür, o hizmeti bir başkasına gördürür.
***
Hastaların -hallerinden şikayet etmeden- inlemeleri tesbih sayılır; sizin tekbir, tahmid, tesbih ve tehlillerle gürlemenizden hasıl olan sevabı hastalar iniltileriyle kazanırlar.
***
Akıbetinden korkan insan emniyette demektir.
***
Dört başı mamur bir mü’min olsa da beklentisi bulunan kimse samimi dava adamı ve hakiki muhlis olamaz.
***
Rüşte yaşla erilseydi, saçı-sakalı ağarmış onca insan hiç tonla günah işler miydi?
***
Dupduru bir su gibi olmalısınız; öyle bir su ki, uzaktan bakanlar içine girseler topuklarının bile ıslanmayacağını sanmalı ama ona daldıklarında dibine ulaşmakta zorlanmalılar.
***
Mefkuremize ve dostlarımıza karşı sevgimizi fevkalâde bir sadakatle ortaya koymalıyız, abartılı övgülerle değil.
***
Gönülden “ahh” edenin her ahına icabet edilmiştir, ilahî dergaha yükselen hiçbir ses cevapsız kalmamıştır; elverir ki o ses gönlün sesi olsun.

Hakikat Damlaları-50

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Hüzün umumîleştiği ölçüde Allah nezdinde değer kazanır ve gökler ötesinden teveccüh görür.

***

Gönülden “âh!” edenin her ‘âh’ına icabet edilmiştir. O’na doğru içten yükselen hiçbir ses cevapsız kalmamıştır. Elverir ki, biz sesimizi gönlümüzün sesi haline getirelim.

***

Göz ibret için, ağız Hakk’a tercüman olmak için, kulak O’ndan gelenleri duymak için ve beden O’nun karşısında kemerbeste-i ubûdiyet içinde durmak içindir. Bunlara dikkat etmeyenler hayatlarını israf etmiş olurlar. Çünkü, yaratılış gayesi istikametinde kullanılmayan her şey boşa harcanmış sayılır.

***

Mübarek bir gayeden ve onun yolundaki mukaddes hafakandan mahrum bir neslin önce içten içe yanarak karbonlaşması, sonra da bir alev topuna dönüşerek, etrafındaki her şeyi yakıp kül etmesi kaçınılmazdır.

***

İmanın, insanın sinesine tastamam yerleşmesi ancak amelle mümkün olur. Salih amelle beslenmeyen imanın solması hatta sönmesi her zaman muhtemeldir.

***

Tefekkür, zatında çok kıymetli bir ibadet olmakla beraber, ona asıl derinliğini kazandıran, tefekkürde bulunulan mevzuun ehemmiyeti ve kıymetidir.

***

İnsanlığın geleceği hesabına bir kısım güzel şeyler gerçekleştirmeyi planlayanlar topyekün zevkleri ayakları altına alıp ezmesini bilmelidirler. Bizim, günümüzde başka değil bu tip insanlara ihtiyacımız var.

***

Doğrular yalanlarla temsil edilemez. Onun için ne kadar yüce hakikatleri temsil ettiğimizin ve davranışlarımızın da ne ölçüde müstakim olduğunun farkında olmalıyız.

***

Kuvvet, hikmetin insanlığın hizmetinde kullanılması istikametinde ne kadar yardımcı oluyorsa o ölçüde kıymet kazanır. Kuvveti birilerinin üzerinde baskı kurmak ve tahakkümde bulunmak için istemek –en hafif ifadesiyle– bir zorbalıktır.

***

Gıybet ve dedi-kodu kadar bir toplumu fesada sürükleyen ikinci bir virüs gösterilemez.

***

Allah (azze ve celle) eşhâsa (şahıslar) değil de evsâfa (vasıflar) bakar.

Hakikat Damlaları-49

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Akıllı ve zekî olmak başka, meselelere enine-boyuna bakabilmek başkadır.

***

İlahî atâyı engellerse, bizim vefasızlığımız, durduğumuz yerin hakkını veremeyişimiz engeller. Bazen de Cenab-ı Allah, gelecekte hizmet edecek insanların hatırına bizim kusurlarımızı da görmezden gelir, affeder ve atâsını bozmayabilir.

***

Bir kimse din adına bilmesi gerekenleri öğrenmeden cahillikten kurtulmuş sayılmaz.

***

Cennet dahil herhangi bir beklenti içinde bulunmamak asıl şefkat kahramanlığıdır.

***

“İğneyle bir dağı yerinden sökmek, bir kalbden kibri çıkarmaktan daha kolaydır” sözü hakikatin tam ortasından altın gibi bir sözdür. 

***

İnanmış bir gönülde stres olmaz; olsa olsa hafakan olur. Siz ona, “mukaddes hafakan” da diyebilirsiniz.

***

Bazılarının dillerinde öteden beri “aşırı müslümanlık” diye bir şey dolaşıyor. Eğer kasden söylemiyorlarsa, ne kadar büyük bir yanlış! Bilmiyorlar mı ki, İslam, zâtında her türlü aşırılığa karşı olan bir sistemin adıdır.

***

Yapılan planlar ekstradan gelebilecek sürpriz inayetlere bağlanmamalıdır. Realiteleri nazara almadan muvaffak olmak çok defa bir hayalden öte geçmez.

***

Etrafımızdaki en az melek sayısı kadar şeytan var. Bir boşluğumuzu görüp bizi tepe taklak getirmek için fırsat kolluyorlar.

***

Vücudumuzun bir yerinde ağrı, sızı olunca, ‘of, puf’ diyeceğimize, ‘elhamdülillah’ demeliyiz. Nasıl olsa ikisinde de ses çıkıyor. Fakat, birincisinde Rabb’in rubûbiyetine itirazın vebali, ikincisinde ise O’ndan gelene razı olmanın ecri var.

***

Dünyaya zalimane hükmedenler, bulundukları mevki ve makamları, hep inananların gafletinden istifade ile elde etmişlerdir. Dinin ve gelecek nesillerin hatırına, hiç olmasa bundan sonra bu gafletten sıyrılmamız gerekmez mi!?

Hakikat Damlaları-48

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Münafıklar yapıp ettikleri şeylerle inananları aldatma peşinde olduklarından dolayı onların küfrü, muzaaf (iki buudlu) küfür sayılır.

‎ ‎ * ‎ ‎ ‎ * ‎‎ * ‎

Bir işin daha iyi olmasını arzu etme adına ‘keşke’ denebilir. Kaderi tenkid etme ve ona taş atma manasında ‘keşke’ demekse doğru değildir. İşte bu itibarla Efendimiz, “Lev (keşke) helaktir” buyurmuştur.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

İşkolik olmak başka, işinin aşığı olmak başkadır.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Gönlünü Cenâb-ı Hakk’a vermiş mü’minler duaya doyma bilmezler.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Allah’ım! Ben şimdi vuslat arzusunda da değilim. Ocaklar gibi yolunda yanmaya bayılıyorum ve gam izhar etmemeye çalışıyorum.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Kendi durumunu hakikî mü’minlerin halleriyle kıyaslamak suretiyle kimse ye’se düşmemeli fakat dûnhimmetlik de yapmamalıdır. Dûnhimmet olma, Allah’a karşı ayıp, nimetlerine karşı da saygısızlık sayılır.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Bilgi bazen saygıyı götürüyor. Halbuki bilmeye gerçek kıymetini kazandıran insanın içindeki saygı hislerini artırıyor olmasıdır.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Gafilâne bakanlar “Ben yaptım!” diyebilirler. Ârifane bakanlara gelince onların vird-i zebanı, “Yapan O’dur.” şeklindedir.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Allah inayetini üzerimizden eksik etmesin! O’nun inayeti olmadan hiçbir işi gerçekleştiremez, hiçbir hususta muvaffak olamayız. O (azze ve celle), “Ol!” demeden hiçbir şey olmaz.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

İnsanlara karşı edep çerçevesinde hareket etmeyenlerin, Allah’a karşı edepli olmaları da beklenemez.

‎ * ‎‎ * ‎‎ * ‎

Ötede sıratı rahat geçecek olanlar burada sırat-ı müstakîm üzere yaşayan insanlardır.

Hakikat Damlaları-46

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Adanmış bir insanın mefkûresiyle alâkalı olmayan konularda şahsî bir kısım hedefler peşine düşmesi asla düşünülemez.

* * *

İstikbal vaad etmeyenlere istikbal emanet edilmez.

* * *

Dirilmenin yolu nazarîyi amelîye çevirme, sonra da amelde temâdî ile olur

* * *

Yıkma düşüncesiyle harabeler, yapma mülâhazasıyla da ümranlar meydana gelir.

***

Allah’tan yine Allah istenmeli; O’nun rızası talep edilmelidir. Bu itibarla da, hakiki bir mü’min, yürekten “Allah’ım, Sen benden razı ol, yeter!” diyebilendir.

***

Namaz bir manada Allah’la irtibata geçmek demektir. Onun için de, namazın başında ve içerisinde, içinizi de, dışınızı da bilip gören bir Zat’ın huzurunda bulunduğunuzu hatırlayacak ve mülahazalarınızı ‘mâsiva’dan arı-duru hale getireceksiniz.

***

Aramadın ki, bulasın!

***

Bir hizmet erinin hedefi kendini aşmak, kendi rekorunu kırmak olmalıdır.

***

İslam’a, maalesef en büyük zararı onu doğru-dürüst yaşamayan müslümanlar veriyorlar. Keşke önce kendimizi bir düzeltebilsek!.

***

Efendimiz’e (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüttahiyyât) inanma Din(in bir rüknü) olduğu gibi, O’nu sevme de Din’dir.

***

Kur’an-ı Kerim, “Ey iman edenler, iman edin!” demek suretiyle bizi her zaman imanımızı gözden geçirmeye, tazelemeye davet ediyor.

***

Hakikat Damlaları-45

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Vicdanlara baskının olduğu yerde Demokrasi’den söz edilemez; halkın hissiyatının nazara alınmadığı bir yerde de Cumhuriyet’ten bahsedilemez.

***

Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) için –hâşâ– ‘öldü’ gibi tabirler kullanmak doğru olmaz. Dünya terakkîsine yetmez hâle gelince, O En Büyük Fanî de, ötelere yürümüştür.

***

Yapılan hizmetler ölçüsünde bir iç derinliği ve kıvam yoksa, yapılan o iş bir gösterişten ibarettir ve Allah o işe bereket lutfetmez.

***

Yaptığı hizmetlerin çokluğuna muhazî (paralel) olarak Rabb’le münasebetini derinleştirme azminde olmayanlar, kendilerini peylemekten başka bir şey yapmıyorlar demektir. Hatta bir manada kendilerini –hâşâ– Allah’ın yerine koyuyorlar demektir.

***

Emanet emîn olana verilir; Allah’ın emaneti de öyledir.

***

İnsan karakterini delmeme hususunda iffetini koruma ölçüsünde titiz olmalıdır.

***

İnanan insanlar Allah’ın inayetine ve sıyanetine tam teveccüh etmezlerse Allah onun hesabını sorar; “siz de mi!” der.

***

Allah’a inanmış, Rasûlüllah’a inanmış, Kur’an’a inanmış ve inandığı değerleri dünyaya anlatmaya adanmış… Bizim ihtiyacımız olan insan tipi işte budur.

***

Ye’s yok; olamayız mülahazalarına kapılıp ümitsizliğe düşme de yok; mükemmelliği yakalama cehd ü gayreti var.

***

Kendini ifade etme, Allah’ı ifade etmenin önünde gidiyor. Bir zaman insanlar Lat’a, Menat’a tapıyorlardı. Şimdi bazıları kendilerine tapıyorlar.

***

Hizmet davası para kazanma davası değildir; gönül kazanma davasıdır. Evet, bu hareket sadece hasbîler ve beklentisizler tarafından götürülebilecek bir harekettir. Dünyevî bir kısım beklentileri olanlar kendiliklerinden elenir giderler.

Hakikat Damlaları-42

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Küçük bir şey başarınca her şeyi başaracağını zannetmek şeytanî bir vehimdir.

***

Lanet lanet, kin kin, gayz da gayz doğurur; bunların hiçbirinin sevgiyi netice vermeyeceği ise açıktır.

***

Cenâb-ı Hakk’a sunacağımız ameller arasında duadan daha güçlüsü ve tesirlisi yoktur.

***

İradesini ortaya koyma gibi bir cehdi olmayanın mevcûdiyetinden söz edilemez.

***

Bir mü’minin başkalarının hidayeti hususundaki ızdırabı, onun Allah’a imanı ve ötelere olan inancı ölçüsündedir. Kimin ne kadar inancı varsa o ölçüde ızdırabı vardır.

***

Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) karşılaştığı herkese sunduğu ilk armağan bir demet tebessümdü. İçi kan ağlarken bile bu böyleydi.

***

“Allah özenerek yaratmış” tabiri bana çok yakışıksız geliyor ve öyle demeyi tasvip etmiyorum; Cenâb-ı Hak, en mükemmel şeylere dahi “Ol” der, o da olur.

***

Temsil önemli, temsilde temâdî daha önemlidir. O da temsil edilecek hususları fıtrata mâletmeye bağlıdır.

***

Farklı bir Peygamberin ümmeti olma farklılığını sergilemek gerekir.

***

Makam-mansıba kat’iyen tâlip olmayın! Size bir vazife verilirse, ‘Ben buna lâyık değilim’ deyin ve sizden alınana kadar o işin hakkını vermeye çalışın!

***

Kendi arzusu üzerine bir yere baş olanlardan huzur bulan hiç görülmemiştir; bu hakikatin aksine misal teşkil edebilecek tek bir kişi bile gösterilemez.

***

Hakikat Damlaları-41

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Bir kimse sadece hilâf-ı vâkî bir beyanda bulunuyorsa o basit bir yalan; söylediği yalana kendisi de inanıyorsa o mürekkep bir yalan, başkalarını da inandırmak için propaganda yapıyorsa o da mük’ap (katlamalı) bir yalandır.

***

Allah’la irtibatı olmayan bir kimsenin doğru-dürüst bir çizgi takip edebileceğine ihtimal verilemez.

***

Önümüze bir dağ çıkmışsa bir tünel kazmalı, derin sularla karşılaşmışsak köprüler kurmalı, tüp geçitler yapmalı, bunları yapamazsak iki kanat takmalı ama mutlaka ruhumuzun ilhamlarını boşaltacağımız insanlara ulaşmalıyız. Unutmayalım ki, koskoca bir dünya hak ve hakîkatin soluklarına muhtaç.

***

Allah (celle celâlühû) hiç kimseyi sermayesiz bırakmamış, herkesi mutlaka bir hususiyetle donatmıştır. Önemli olan, en mühim iş ne ise herkesin kendi istidat ve sermayesine göre onu yapmanın peşinde olmasıdır.

***

“Yarattım”, “yarattı” gibi laflar birer küfür lafıdır.

***

Kulluk Şâh-ı Geylânî olmaya bile bağlanmaz; sırf Allah rızası için yapılır.

***

Hekimler, “Hastalık yoktur, hasta vardır” derler ki pek yerinde bir sözdür; çünkü, her insan ayrı bir âlemdir.

***

Amele güvenmek gururdur ve öyleleri Allah’ın sevgisine mazhar olamazlar.

***

Türkçemiz için bir şey yapmak istiyorsak elden geldiğince yabancı kelimeleri kullanmamaya özen göstermeliyiz.

***

Günümüze, günümüzün şartlarına göre dirilmeyi Yüce Mevlâmız bize nasip etsin!

***

Tahrik edilmiş bir insanın dengeli davranışlarlar sergilemesine imkan yoktur.

Hakikat Damlaları-40

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Kur’an-ı Kerim’i iyi anlamak, O’nu iyi ‘okuma’nın yanısıra aynı zamanda dünyayı ve içinde yaşanılan çağı iyi tanımaya bağlıdır.

***

Bir insana bir şey okumadan evvel yapılması gerekli olan iş o insanı iyi okumaktır.

***

Bir ‘hel min mezîd/dahası yok mu’ kahramanının şiarı Rabbe bakan menfezlerin her geçen gün biraz daha açılmasına çalışmak olmalıdır.

***

Kaba kuvvet kin ve nefreti körüklemeden başka hiçbir işe yaramaz. Bu apaçık hakikat bir ülke için de geçerlidir, milletlerarası arena için de.

***

Hak bir yolda yapılan plan ve projeler o hususta Cenab-ı Hakk’ın inayetine en açık davetiye sayılırlar.

***

Izdırar lisanıyla kim Allah’tan (celle celâlühû) bir şey dilerse, Allah mutlaka o dileği gerçekleştirir.

***

Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde de şartlara ve konjonktüre göre vücûh ve tasrîf (aynı manayı faklı şekillerle ifade etme) vardır.

***

Allah yolunda hizmette kim fâikse o fâiktir.

***

Evrâd ü ezkârı duymak lazım; duyma olmayınca itmi’nan/doyma da olmaz.

 

***

Allah’la münasebetin hakkını veremiyoruz. Bu da bana çok dokunuyor, pek ağır geliyor. Çok defa, “O meselenin hakkı verilemedikten sonra yaşamanın bir anlamı yok” diye düşünüyorum.

***

Allah (celle celâlühû) sevmiş, yaratmıştır; onun için de varlığın mayesi sevgidir.

Hakikat Damlaları-39

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Küfrün asıl vehameti hiçbir sonuç va’d etmemesidir.

***

Arkadaşlarımın maneviyata çok iyi inanmasını çok arzu ediyorum. Hayatımızın her saniyesini bir şuur kordonuyla hep Cenab-ı Allah’a bağlı götürmemiz bizim şiarımız olmalıdır.

***

Âlem-i İslam’ın meselelerini bir problem olarak içinde duymaması inanan bir kimse için çok ciddi bir boşluktur.

***

Hizmet edebilecek bir insanın önünü almak, yolunu kesmek dinin önünü alma gibi bir gulyabaniliktir.

***

Kendini yeterli görmeme bir fazilet ifadesidir.

***

Kendisini çevresinden müstağni gören insan bir boşlukta yürüyor demektir.

***

Yatak kıyafetimle namaz kıldığımı hiç hatırlamıyorum. Rabbin huzuruna çıkarken hiç olmazsa çok saygı duyduğumuz bir büyüğümüzün huzuruna çıkıyor gibi dikkatli olmalıyız.

***

Hayatımın belli dönemlerinde belki üç gün yiyecek bir şey bulamadığım olmuştur; fakat, hiçbir zaman giyeceğim elbiselerimden taviz vermedim. Çoğu zaman sadece bir kat elbisem olmuştur ama hep ütülü, hep temiz giyinmişimdir. Derbeder giyinerek başkalarını kendine acındırmak asla hoş görülemez. Odanızda yalnız oturuyorken dizlerinizi ellerinizle örtecek şekilde yamalı elbiseler giyebilirsiniz; o başka mesele.

***

Müslümanlara ‘irtica’ isnadı küfrün takıyyesidir.

***

Namaz öyle önemli bir vazifedir ki, savaş meydanında bulunmak bile onun terkine ruhsat olmamıştır.

***

Müslümanlık maneviyata açılma zaviyesinden ne kadar derin ve engin ise, esasatı açısından da o kadar muhkemdir.

***

Hakikat Damlaları-38

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Dünya imtihanının sonunda kazanılacak veya kaybedilecek şeyler o kadar büyüktür ki; böyle ciddi bir akıbetle karşı karşıya bulunan akıllı kimselerin lâubâlîce yaşamaları düşünülemez.

***

Tarihte yapılmış yanlışları tashih etmek mümkün değildir; fakat, Allah’ın izniyle aynı hataları yapmamak mümkündür.

***

“Bizden olmayan kim olursa olsun öteki sayılır” düşüncesi tiranca ve tabiî mel’unca bir düşüncedir.

***

Herkes imanı ölçüsünde Allah karşısında ciddi durur, dolayısıyla hakiki bir mü’minin gülüşleri bile damla damladır; dahası o, kalbinden süzülen ciddiyet boyasını çevresine de çalar.

***

Allahım! Beni kendi sığ ve boş isteklerimin peşinde yıpratma! Senin muradının mürîdi olmayı nasip buyur!.

***

Değil mi ki Allah’a inanıyoruz, günahkar da olsak bahtiyarız!.

***

Haklı olmak sert olmayı gerektirmez; yumuşak bir üslup haklılığa ayrı bir güzellik ve derinlik katar.

***

Dişini kırana ve başını yarana karşı dahi “Allahım, bunları affet ve hidayete erdir, beni bilmiyorlar; bilselerdi böyle yapmazlardı!” diyen Rasûl-ü Ekrem’in ümmeti olduğumuzu unutmamalı ve o En Ciddi İnsan’ın meselelerini taşkınlıklarla sokağa döküp ayak altına aldırmamalıyız.

***

Mü’minlerin tepkileri de Kabe’yi tavaf ediyormuşçasına ya da Arafat’ta vakfeye durmuşçasına derin bir ibadet ciddiyeti içinde olmalıdır.

***

Allahım! Beni bana unuttur ve kendimden bahsetmeyi ruhuma kerîh göster!.

***

Olana teslim olunur, olacağa değil.. zira, geçmişe kader, geleceğe ise irade açısından bakılır.

Hakikat Damlaları-37

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Yeryüzünde işlenen vahşet bir zıpkın gibi sineme saplanıyor. Teknolojinin, canavar ruhluların elinde ne hâle geldiğini gördükçe ürperiyor ve dünyanın pırıl pırıl altın bir nesle ihtiyacını iliklerime kadar hissediyorum.

***

Hicret ettikten sonra o işten vazgeçmiş gibi geriye dönenler kendilerini helâke sürüklemiş sayılırlar. Hicret gibi bütün peygamberân-ı izâmın kaderi olmuş yüksek bir pâyenin hakkını vermeye bakmak lazım!

* * *

İnsan bütün güzel amellerini engin mülahazalarıyla daha derin hale getirebilir.

* * *

Ah Rab! Seni bilmek Cennet; bilmemek ne büyük nikmet!

* * *

Allah (celle celâlühû) müessiriyetteki temadîyi, aşk ve heyecanın sürekli dorukta olmasına bağlamıştır ki, bu bir âdet-i ilâhiyedir.

* * *

Sadık kullara göre insanın iradesiyle önleyebileceği gözyaşını önlemeyip izhar etmesi bir çeşit riyadır ve insana kazanma kuşağında kaybettirebilir.

* * *

“Adam sen de; dünyayı sen mi ıslah edeceksin!?” düşüncesi kendini rehavete salmış insanların nâhoş hırıltısından başka bir şey değildir.

* * *

İman aksiyonu lüzumlu hale getirir. Dolayısıyla inanan bir insanın âtıl olması düşünülemez.

* * *

Konumu ve kıvamı koruma ancak sürekli derinleşme peşinde bulunmakla mümkün olabilir.

* * *

Bazı yakışıksız ifadeleri dilimize bilerek yerleştirmişler. “Arap saçı”, onlardan sadece birisi. Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) içinde neş’et buyurduğu milleti bu kadarcık olsun saygısızca zikretmeyi hakaret saymalı ve ondan uzak durmalı.

***

Bütün tiranlar herkesi kendilerine benzetmek isterler; benzemeyenleri de fişlerler.

***

Hakikat Damlaları-36

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

“Ne günahım(ız) var ki” diyen kimselere bu düşünceleri günah olarak yeter.

***

İbadete tutkun kullar namazı bekletmezler, vaktin bir an önce girmesini ve yeni bir niyaz anının gelmesini beklerler.

***

Kendisini olmazsa olmaz gören kimse, olmazsa olmaz meselelere karşı en büyük küstahlığı yapmış olur.

***

Kendisini olmazsa olmaz görenler hasta tiplerdir. Ölçü şudur: “Olsam da olur, olmasam da olur; olmasam herhalde daha iyi olur.”

***

Burada vazifelerini aksatanlar berzahta ve sıratta aksayarak, seke seke yürürler.

***

Bir Kur’an talebesinin asıl vazifesi, insanlarda Allah’a kulluk duygusunu güçlendirmektir.

***

Din hiçbir karşılığa kurban edilemeyecek fakat uğrunda her şey kurban edilebilecek bir müessesedir.

***

Kaderi tenkit etmemenin yolu insanın kendini sorgulamasından geçer.

***

Dinî müeyyideleri fertler uygulayamazlar.

***

Yiyecek ve içecekler maddî gıdalar olsa da, onların rûhî beslenmeyle ciddi alakaları bulunduğu da muhakkaktır.

***

Kayıp gidenleri gördükçe daha çok ürpermeli, hatta tir tir titremeli ve Allah’a sığınma hissimizi hep canlı tutmalıyız.

Hakikat Damlaları-35

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Kendi özünde yokluğa ulaşmış bir insanı bütün dünya bir araya gelse yine de yok edemez.

***

Üç-beş insanın imanına ya da imanlarının inkişafına vesile olabilecek bir ocak yakma çok önemli bir vazifedir. Zaten hizmet-i imaniyenin temel esprisi de kalbleri imardan başka bir şey değildir.

***

Hiçbir tepki hareketi istikamet çizgisini tutturamaz; ya gider ifrata saplanır ya da tefrite mahkum olur.

***

Hakikî mü’min tavrını yakalayamayan insanların, ondan kaynaklanan boşluğu bağırıp çağırma ile doldurma gibi zaaflardan kurtulması pek zordur.

***

Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de iddianın yeri yoktur. İddiacının da bu dairede yeri yoktur. Bu gönüllüler hareketi aynı zamanda mahviyet, tevazu ve hacâlet hareketidir.

***

Teşriî emirlerle tekvinî emirler bir bütündür. Bunları birbirinden ayrı görme, kalb ve kafa izdivacından habersiz insanların çelişkisidir. Bu çelişkiden kurtulmanın yolu ise, aklın vahiyle bütünleşmesinden geçer.

***

Allah (celle celâlühû) kimseyi terketmez ama sırtını dönüp gidenin de bir çukura yuvarlanması mukadderdir.

***

“İşimiz Allah’a kalmış” gibi ifadeler bir bakıma yeis bir bakıma da hakaret gibi geliyor bana. Keşke işlerimizi bütünüyle O Kudreti Sonsuz’a bırakabilsek.

***

Büyük işlerde yapılan çok küçük ihmaller de pek büyük fiyaskolara sebebiyet verir.

***

Kuvvet, hakkı ve hakikatı muhafaza istikametinde gösterdiği performans ölçüsünde kıymet kazanır. Hakkı ikameye destek olmayan kuvvet yere batmaya müstehaktır.

***

Hız ölçüsünde dengeli olmak gerekir. Mantık ve muhakeme asla hıza feda edilmemelidir.

Hakikat Damlaları-34

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Dua, Cenâb-ı Allah’tan bir takım ekstra lütuflar istemek demektir; keyfiyeti de ısrarla devam etmeye vâbestedir.

***

Dua, iradeye fer veren bir iksirdir.

***

“Rabbimiz! İçine düştüğümüz sıkıntılardan bizleri kurtar; fereç ve mahreçler göster!”

***

Ekmek ve su beden için ne kadar zarurî ise, dua da ruh için o ölçüde zarurîdir.

***

Dua, Rabbimizle aramızda has, hususî ve halisane bir münasebetin ifadesidir. Onun için de, asla ihmal edilmemeli ve kat’iyen hafife alınmamalıdır.

***

Sebepperestliğin başını alıp gittiği bir dönemde çokça tahşidat yapıp insanları duaya yönlendirmek hepimiz için çok önemli bir vazifedir.

***

Duaya önem vermek, Zât-ı Uluhiyet’e önem vermek demektir. Çünkü O (celle celâlühû) “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var!?” diyor.

***

İnanmadan dua etmek, Allah’a karşı düpedüz bir riyakarlıktır.

***

Kendini salarak, gaflet içinde yapılan dua, Rabbe karşı yapılan bir saygısızlıktır. Dua eden insan ciddi olmalı, elleriyle beraber kalbini de açmalı ve ağzından çıkan her kelimeyi gönlüne vize ettirmelidir.

***

Ümmet-i Muhammed var olduğundan bu yana, değişik şiddetler görmüş, hiddetler yaşamış fakat çağımızda maruz kaldığı ölçüde belaya, musibete, kafirce tavır ve davranışlara hiçbir zaman maruz kalmamıştır.

***

Allah Rasûlü’nün fem-i güherinden sâdır olan, “İnananların dertleriyle hem-dert olmayan, kâmil bir mü’min değildir” şeklindeki ikaz ambalajlı ifade bizim için de ne güzel bir hatırlatmadır!

Hakikat Damlaları-33

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Allah sizi sevmeyince siz de O’nu sevemezsiniz; ama şart-ı âdî planında siz O’nu sevmeyince O da (celle celâlühû) sizi sevmez.

* * *

Sizi hıfzeden melekler sayısınca şeytanların, imanınızı kapmak için fırsat kolladığını asla hatırdan çıkarmamalısınız!

* * *

Cenâb-ı Hak büyük mükafâtlar lutfedeceği insanları elli defa feleğin çemberinden geçirir. Önemli olan şartlar ne olursa olsun tavır değiştirmemek ve sâbit kadem olmaktır.

* * *

Hizmet-i imaniye ve Kur’aniyeye gönül vermiş insanların bütün tavır ve davranışlarından hasbîlik dökülmelidir. Hasbîlik, beklentisizlik demektir.

* * *

Bizim sokaktaki tavır ve davranışlarımız bile camideki, Kabe’deki tavır ve davranışlarımız gibi olmalıdır; çünkü, bir mü’min hiçbir yerde ulu-orta davranamaz.

* * *

Kendine güvenen insan Allah’a güvenme hissini yanlış yerde kullanıyor demektir. Mümin Allah’a güvenir, Allah’a dayanır.

* * *

Allah’ın rızasını kazanmak için, emredilen şeyleri yapma, nehyedilen şeylerden kaçınma ne kadar önemli ise, bunları niyaz ve tazarru ile desteklemek de o kadar önemlidir.

* * *

Samimiyetin önemli bir derinliği makul ve mantıklı davranmaktır.

* * *

‘Çare’ deyip kıvranan insanlar Allah’ın izniyle bir gün çareyi mutlaka bulurlar.

***

İ’lâ-yı kelimetullah bizim için gaye ölçüsünde bir vesiledir.

***

İnsan kendisiyle sık sık hesaplaşmazsa çok hesap yanlışlıklarına düşebilir; oysa hayat çok hesaplı götürülmesi gereken kıymetli bir sermayedir.

***

Hakikat Damlaları-32

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Hak ve hakikat yolundaki başarıları ödüllendirmek, iyiliğe, dolayısıyla da dine ve Allah’a saygının gereğidir.

***

Bizim en büyük zaaflarımızdan biri de, akıl, mantık ve muhakemeyle davranılması gerekli yerlerde de hislerimizle hareket etmemizdir.

***

Hakikî bir müslüman hiç kimseyi aldatmayacağı gibi aldatmayı da düşünmez.

***

Hınç ve kine, hınç ve kinle mukabelede bulunmama bizim yüce ve yüksek ahlakımızın gereğidir.

***

Bizim mücazaatımız mükafaattan mahrum bırakmaktır.

***

Gönül bir taht ise şayet, bu tahtın Süleyman’ı Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi vesellem)’dir

* * *

Mücerred ilim bir şey ifade etmediği gibi mücerred gençlik de bir şey ifade etmez. Talim ve terbiye görmüş gençliktir ki, kendi milletini devletler muvazenesinde önemli bir konuma yükseltebilir.

* * *

Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) doğru tilavet edilse varlık doğru okunmuş ve hakkıyla anlaşılmış olur.

* * *

Nârı nur söndürür.

* * *

Diyalektik bize küfür dünyasının armağanıdır.

* * *

İnsan günaha bir dakika bile hakk-ı hayat tanımamalı, kaydığı noktadan, düştüğü çukurdan bir an evvel kurtulmaya bakmalıdır.

Hakikat Damlaları-31

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Bir inançsıza iman hesabına tereddüt kazandırmak bile kâr sayılmalıdır.

***

Cenâb-ı Allah emanetinini ancak emanette emin olanlara verir. Ehil insanlar çıkana kadar emanet, hep nâehil oldukları zâhir kimselerin elinde dolaşıp duracaktır.

***

Diliyle ‘Allah’ deyip de yâd ellerde dolaşan bir sürü insan var. Dil ‘Allah’ diyorsa, vücudun her bir zerresi de O’nu söylemelidir.

***

Günahlara karşı oruçlu olunmalı ve küçücük bir günahla bile oruç bozulmamalıdır.

***

Terbiyeden nasipsiz insanlara daha fazla ilim tavsiye etmeyin! Aksi takdirde hem ona hem de başkalarına zarar verebilecek bir yolu açmış olursunuz.

***

Dert, hadiseleri insana çok farklı okutturur.

***

Allah’ın nimetlerini hatırlamak zımnî bir şükürdür.

***

“Ölüme hazır değilim” demek, genellikle tûl-i emelin sevkettiği bir yalandır. Bugüne kadar hazır olmayan bundan sonra olabileceğini nasıl teminat altına alabilir ki!

***

Ne kadar çok uyursanız, hafızanız o kadar çok kapanır.

***

Bir tek tâlibi bile olsa hak haktır.

***

Müslümanlığın itibarını korumak dini korumak kadar önemlidir.

***

Hakikat Damlaları-30

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Din kendisiyle insanlar şekillensin diye gelmiştir; insanlar dini kendilerine göre şekillendirsinler diye değil.

* * *

Efendimizin dualarında seçtiği kelimeler şu cihan saltanatının Sahibi’nin kapısının tokmağını vururken mırıldanacağımız en isabetli söz cevherleridir ve o dualardaki nuraniyeti başkalarında görmek asla mümkün değildir.

* * *

Zat-ı Uluhiyet’i iyi tanıyıp gönülden sevmemiz O’nun hakkı bizim de en önemli vazifemizdir.

* * *

Müslüman olmak güzel, güzel müslüman olmak daha güzel ve güzel müslümanlıkta mütemadi olmak ondan da güzeldir.

* * *

Cenâb-ı Hak’ta mütekabiliyet ahlakı var. O (celle celâlühû), “Siz Beni anın, Ben de sizi anayım; Siz dua edin, Ben icabette bulunayım!” buyuruyor. İnanan gönüllere düşen böyle bir tenezzül-ü ilahînin hakkını vermeye çalışmaktır.

* * *

Osmanlılar tarihe Allah’ın bir lütfudur. Onların kıymetini anlamak için şimdilerde kan gölüne dönen coğrafyalara bakmak yeterli olsa gerektir.

* * *

Aklı, dehayı ve karizmayı bütün bütün nefyetmeyelim ama şunu da unutmayalım ki; aslolan meşîet-i ilahiyedir ve neticede hep Allah’ın murad buyurduğu olur. İşte bunun içindir ki, hep O Kudreti Sonsuz’a sığınmak iktiza eder.

* * *

İnsan işlediği günahın affedileceğini bilse bile o günahından dolayı hep Allah’tan haya etmelidir.

* * *

Amele güven ve itimat, insanda Allah’a güven ve itimat hissini azaltır.

* * *

Haybet yaşamak istemeyenler her işlerini bir bilene yahut bilenlere danışarak yaparlar.

* * *

Duymadan ve hissetmeden bin sene yaşamaktansa, duyarak, hissederek, şuurluca bir dakika yaşamak daha evlâdır.

* * *

Hakikat Damlaları-29

Herkul | | HAKIKAT DAMLALARI

Ekmeli ancak ekmel olanlar elde edebilirler.

* * *

Kalbî ve ruhî hayatı itibarıyla kaybeden, cismanî ve dünyevî olarak kazanıyor görünse de aslında ziyandadır.

* * *

Yüce bir mefkûreye dilbeste olmuş dava adamının sadece yaptıkları değil mülahazalarının bütünü de o mefkûreye endeksli olur; olmalıdır da!..

* * *

İnsan ameliyle dolduramayacağı koca koca boşlukları niyetinin enginliğiyle doldurabilir.

* * *

Yuva bir toplumun molekülü gibidir. Yuvası yıkılmış bir toplumun ayakta durması söz konusu değildir.

* * *

Büyük bir hedefi gerçekleştirmek için ortaya konan vesileler gerçekleşmesi beklenen hedef kadar büyüktürler.

* * *

Siz, Allah’ın size verdiği imkanları sonuna kadar kullanın, sonra da işi Sahibi’ne bırakın. Hiç şüpheniz olmasın ki, O, hiç kimsenin sa’yini zayi etmez.

* * *

Allah rızasının orta direği ilâ-yı kelimetullahtır.

* * *

Başın büyüklüğüne göre dert de büyük olur.

* * *

Bütün bir tarih boyunca mansıp ve şöhretle beraber saffeti muhafaza edebilmiş insan sayısı iki elin parmaklarını geçmez, desek, mübalağa etmiş olmayız.

***

Öç alma duygusu mü’mine yakışmaz; bir kimsenin Cehennem’e gitmesini dileyerek ondan intikam almaksa insanlığa hiç sığmaz.

***