Namaz kılmana, oruç tutmana, zekat vermene vesile ilim olsa da Allah’ı sana namaz, oruç, zekat gibi ameller bildirecektir; zira, marifete ilimle değil amelle erilir.
***
Yunus, Taptuk’un kapısındayken “Buraya odunun bile eğrisi girmemeli” diyerek ona saygısını göstermiş. Ben olsaydım, “Bütün eğriler buraya uğramalı; zira, bu dergah doğrultan bir kapı!” der, oraya giren eğrilerin de dışarıya düzelmiş olarak çıkacağına inanır ve Mevlana gibi “Ne olursan ol, yine gel!” sedasıyla herkesi çağırırdım.
***
Kulluğun önemli bir yanı Hakk’ın tercihini tercihine tercih etmektir.
***
Değişme kaçınılmazdır ama o derinleşme adına olmalıdır, kayma hesabına değil. Hubb-u cah, rehavet ve yuvaperestlik… gibi virüslerden kaynaklanan olumsuz farklılıklara değişme değil sukut denir.
***
Âyât-ı tekvîniyeyi andıkça insanın imanı artar.
***
Kalb ve akıl süzgecinden geçirilmeden zihne doldurulan bilgiler insanın gönlünde hayret, haşyet ve muhabbet hasıl etmez; dolayısıyla da, Allah’a bir adım daha yaklaştırmayan, aksine O’ndan uzaklaştıran bu bilgi kırıntıları -ne kadar parlak görünürse görünsün- sadece lüks ve fanteziden ibarettir.
***
Günümüzde zikrullahın yerini zevk u şevk almış gibi; oysa, Allah’ı anlatmaya giderken Allah yolunda Allah’la beraber olmak için zikrullahla dolmalı, Hak uğrundaki seyahati zevk ü tarabla harcamamalı.
***
Sahabe efendilerimizin de kerametleri olmuştu ama onlar halk arasında çok yayılmamıştı; çünkü, yaşadıkları dönemde Kainatın Güneşi nuruyla her yanı kaplamıştı..
güneş varken hangi yıldızın ışığı görünür ki?!.
***
Amel pratik iman, iman da nazarî ameldir; biri diğerinden ayrı olamaz.
***
Âlem seni her şey gördükçe sen kendini lâ-şey (hiç) bilmelisin.
***
Su-i zan maddî-manevî bir sukuttur; hakkında su-i zan edilen şahıslara göre bu başaşağı gidişin hızı ve içine düşülen çukurun derinliği değişir.
***