عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا
قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِنَّ اللَّهَ لاَ يَقْبِضُ الْعِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ الْعِبَادِ وَلَكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَاءِ حَتَّى إِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا اتَّخَذَ النَّاسُ رُءَساَءَ جُهَّالاً فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا
***
Abdullah b. Amr b. El-Âs (radıyallahu anh),
İki Cihan Serveri Efendimiz (aleyhissalatü vesselam)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Allah Teâlâ, ilmi, kullarının akıl ve kalblerinden silmek suretiyle almaz, fakat gerçek âlimlerin vefatı sûretiyle insanlar ilimden mahrum kalır.
Nihayet hiçbir hakiki âlim kalmayınca halk, câhil bir takım kimseleri reis edinirler. Bunlara her şey sorulur; onlar da ilimleri olmadığı halde fetva verirler. Böylece hem kendileri dalâlete düşerler, hem de insanları doğru yoldan saptırırlar.”
(Sahih-i Buhari)