Soru: Merhum Muhammed İkbal, “Hac, mü’minlere göç etmeyi öğretir ve onlardaki vatan mefhumunu yakar!” diyor. Bu sözü de tahlil sadedinde, “vatan” nedir ya da neresidir? Bir Müslümanın değerler manzumesinde vatanın konumu ne olmalıdır?
-Muhammed İkbal, -kendi topraklarının işgal altında olmasının da tesiri ile- mü’minlerin her yere gitmeleri, hicret yaparak dünyanın dört bucağında mücahede bayrağını dalgalandırmaları ve böyle bir vazifeyi eda ederken sıla tutkusuna takılmamaları gerektiğini ifade sadedinde, biraz da şairâne ilhamlarının sevki neticesinde, haccın vatan mefhumunu yaktığını söylüyor. (00:55)
-Başka milletler dünyanın her yanında hak iddia etmiş, kendi aralarında dünyayı parsellemiş ve sömürgecilik düşüncesiyle yeryüzüne yayılmışlar. Afrikalı’nın ifadesiyle, “beyaz adam kara kıtaya varmış, elindeki İncil’i gözü kapalı yerli halkın elini tutuşturmuş; halk gözlerini açtığında bakmış ki, kendi elinde sadece İncil kalmış, bütün yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Batılılar tarafından yağmalanmış.” (02:52)
-Hadis diye de rivayet edilen güzel bir sözde, “Hubbu’l-vatan min’el-iman – Vatan sevgisi imandandır.” denilir. Evet, sılaya bağlılık mü’minleri hicretten alıkoymamalıdır; ancak, vatan sevgisi de rahatlıkla kaldırıp atılacak bir his değildir ve vatanın bir karış toprağına bile gerekirse can feda edilmelidir. (05:45)
-Mute savaşında, mü’minler sebepler açısından savaşın sürdürülmesinin ve kazanılmasının mümkün olmadığını görünce geri çekilmiş ve Medine’ye dönmüşlerdi. Bazı kimseler, inananların geri çekilmelerini bir zaaf olarak yorumlamış ve Hazreti Halid’in komutasındaki askerleri ‘kaçaklar, dönekler’ sözleriyle kınamışlardı. Buna mukabil, Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtu vesselam) “Onlar Allah yolunda savaşmaktan kaçanlar değil; bilakis döne döne savaşanlardır” diyerek, Mute gazilerine karşı kem gözle bakıp kötü söz söylemekten insanları alıkoymuş; “Biz, darda kaldığınızda sığınacağınız güç kaynağıyız. Siz kaçmadınız, kuvvet toplayıp yeniden taarruza geçmek için güç kaynağınıza döndünüz” beyanıyla da gazileri teselli etmiştir. (09:33)
-Mefkure kahramanları, kendi değerlerini herkese duyurmak için dünyanın her yanına açılmalıdırlar; ne var ki, vatanlarından da asla kopmamalıdırlar. Zira, yüzen gezen insanlar hiçbir yerde barınamazlar. Evet, bir vatana sahip olmayanlar, bütün dünyayı da vatan edinemez ve gittikleri hiçbir yerde tutunamazlar. (10:03)
-Nerede olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım, orayı kendimize benzetmeye ve bir yönüyle vatan edinmeye çalışmalıyız; ne var ki, anavatanımıza karşı muhabbet hislerimizi de her zaman dipdiri ve capcanlı tutmalıyız. Yurtdışındaki çocuklarımızı da bu istikamette yetiştirmeliyiz. (11:26)
-“Dinliyorum rûhumu gurbetten usanmışım / Ben bu “dâüssıla”ya dayanırım sanmıştım.. Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım / Herkesle hemdem olacağıma inanmıştım…” sözlerinin muhtevası… (14:55)
-Vatanımı o kadar özledim ve sıla hasretini ta iliklerime kadar öyle duyuyorum ki, ne zaman aklıma gelse, kaderi tenkit etmemek için âdeta kendi his dünyamın dışına kaçıyorum. Ülkemin ovası, obası.. bir yolu, güzergahı, hatta çay içtiğimiz bir kahvehanesi.. ikamet ettiğimiz evler, beşinci katlar.. ve hele hele “şerefu’l-mekan bi’l-mekin – Bir yerin değeri, orada bulunan insanların kıymetindendir” sırrınca, vatana ayrı bir derinlik katan o unutulmaz dostlar… hepsi gözümde tütüyor!.. (17:04)
-Tahta kulübeyi yıkacaklarına başıma bir balyoz vursalardı keşke!.. (19:25)