Bamteli Yeni – Bir Ümit Kapısı: Hak Rızası

Bamteli Yeni – Bir Ümit Kapısı: Hak Rızası

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin daha önce hiç yayınlanmamış Bamteli sohbetlerinden kesitler Ramazan boyunca her Pazartesi Sizlerle!

Bu Bamteli sohbeti, 12 Aralık 2008 tarihinde yapılan sohbetten hazırlanmıştır.

***

اِنَّ اللّهَ لَيُؤَيِّدُ هذَا الدِّينَ بِالرَّجُلِ الْفَاجِرِ ” Allah bazen facir, zalim, aşağılık mahlûklarda da bu dini teyit edebilir. Kendine öyle bakmalısın. Ve kendini bu mülahazaya bağlı götürüyorsan senin o hizmette hataların içtihat hatası olur. Ve bazen onlara birer sevap da lütfedilir. Fakat kendini müntehap, müstefeyne’l-ahyardan geçmişten kalma o safi peygamberlik ruh ve manasını temsil eden bir vazifeliyi, bir sorumlulu gibi herkes seni dinleme mecburiyetinde bir konumda hissedersen hafizanallah sen bir egoistsin, bir egosantristsin, kendini beğenme her şeyi kendi düşüncene, kendini takdire bağlamadan dolayı da bir narsistsin. Dolayısıyla senin o davranışların mahz-ı isabet olsa bile onlarda sevap olmaz. Ha Allah’ın huzuruna imanla gidersen kurtulabilirsin ona bir şey diyemeyiz. İmanla gitme mevzusu ben bile ümit ediyorum, reca ediyorum Allah’a. Rahmetinden ümit ediyorum imansız götürmesin öbür tarafa. Korkum ama bu ümidimden daha ileri. Korkum, çok samimi söylüyorum size ne yalan söyleyeyim, yirmi defa dünden bugüne aklımdan geçmedi desem yalan söylemiş olurum.

Evet o kadar Allah’tan korkmak, saygılı olmak ve fakat rahmetinden katiyen ümidini kesmemek. Bizim gibileri, niceleri senin kapına müracaat ettiler ve sen onları boş çevirmedin o virdlerde olduğu gibi. Kapına ilk müracaat eden ben değilim, ilk mücrim de ben değilim. O kadar çok mücrimler ne haltlar karıştırdıktan sonra döndü senin kapının tokmağına dokundular ve Sen onları buyur ettin. Has sarayına aldın, haziretü’l-küdsinde şereflendirdin onları. Ve onları cennetine koydun. İşte bütün bunlar senin Rabbin kullarıyla muamelesi açısından beni ümitlendiriyor. Bana da bir ümit kapısı aralanıyor. Ümit ediyorum ki bana da öyle bir şey düşer. Allah’la irtibatı kavi olan insanın mülahazası bu olmalı. Benim irtibatım kabul olmadığında o meseleyi tam resmedemem. Edemeyebilirim, ortaya koyamayabilirim. Fakat aklımın erdiğince meseleyi arz ediyorum. Kim bilir imanı çok güçlü, sabahtan akşama kadar hayatını onunla beraber götüren insanların mülahazaları bu mevzuda ne kadar süt gibi pırıl pırıl ak, apak değil mi? Ne kadar zemzem mi, Kevser mi? Kevser gibi dupduru. Onu bilemeyeceğim o bir ufuk meselesi.

Evet hedefi belli olmayan, rotasız bir gemiyle yola çıkmak bir kısım dalgalar tarafından yutulmaya sebebiyet verir veya yutulması böyle birinin kaçınılmazdır. Evet, hedef rızayı ilahi. Rızayı ilahiye kilitlenmiş giden bir insan, Allah’ım senin hoşnutluğuna kilitlenmiş tam bir insan her zaman yüzü Cenabı Hakk’a müteveccih. Her zaman ona doğru koşuyor, bazen sekiyor, bazen düşüyor, bazen bariyerleri zorluyor, bazen şarampole filan yuvarlanıyor. Fakat yüzü hep ona müteveccih olduğundan dolayı ihlâs tutuyor elinden kaldırıyor onu. Şefkatli bir annenin, bir babanın belli yaramazlıklarla sürçen, düşen bazen önlüğünü kirleten çocukların elinden tutup hafif okşayıp, seni gidi yaramaz yine başıma bir sürü iş çıkardın ama zatı ulûhiyet öyle demez yani. Seni gidi yaramaz yine der tebessüm eder bakar ona o tebessümle bikemukeyf. Keyfiyet ve çerçeve vazedilemez ona, alır götürür. O çok önemlidir. Ama öyle hedefi belirlenememiş yürüyor şöyle böyle âlem yürüyor ben de yürüyorum diyor. Buna Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) işte tufeyli diyor. Halk böyle yürüdü ben de yürüdüm, halk öyle gitti ben de gittim, ailem öyle davrandı ben de öyle davrandım. Bu, hadisi şerifteki ifadesiyle “immea’” diyor. Mukallit, şabloncu, yapacağı, yaşayacağı şeyleri bir yönüyle dinin esasatıyla akıl, mantık ve muhakeme. İkisini bir araya getirerek ikisinin birleşik noktasında test edememiş, muhakemesiz insanlar.