Izdıraplı Sineler ve Okuma Programları

Izdıraplı Sineler ve Okuma Programları

Soru 1: “Bazen mahzun bir kalbin ağlamasıyla Allah bütün bir âleme merhamet buyurur.” deniliyor. Bugün itibariyle vicdanlarımızda yeterli manada ızdırap duyamıyor ve dertlenemiyoruz. Yeterince dertlenemememiz ve hissedemememizin sebepleri neler olabilir? Dualarımızın makbuliyeti için bu hali nasıl kazanabiliriz?



-İnsanın tabiatında, içinde bulunduğu ortama insibağı vardır. Fenalıkların olduğu, insanların günlerini gün etme peşinde koştuğu, cemaatin mabede girişiyle çıkışı arasında farkın bulunmadığı bir toplumun da insanın üzerinde çok ciddi bir etkisi olur. İşte böyle bir toplum insibağı dolayısıyla, fertler her şeyi ona göre görmeye, duymaya başlar ve kişi durması gereken yerin çok gerisinde bulunduğunun farkına bile varamaz. (01.00)

-Izdırap çok önemli bir ilham kaynağıdır. Kişiye dertlenilen mevzuda çok değişik, alternatif çıkış yöntemleri ilham eder. (03.40)

-Izdırar hali, sürpriz hallerdir; hayat normal devam ederken birdenbire fevkalade bir inhiraf, düşüş yaşandığında, “Esbab bilkülliye sukut ettiğinde, nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyet zuhur eder.”  Hazreti Yunus’un kıssası… “Lâ ilâhe illâ ente subhaneke innî küntü minezzalimîn” duası… (04.26)

-İslam dünyası şu an Hazreti Yunus’un balığın karnındaki halinden daha beter bir halde, ama farkında değil. (06.45)

-Izdırap hem bir ilham kaynağı hem de ibadet gibidir. İslam dünyasının hal-i hazırdaki durumunu görüp ızdırap duymak, insana, ibadet gibi sevap kazandırır. Fakat, ye’se düşmemek, Cenab-ı Hakk’ın kaderini tenkid etmemek, olan şeyleri istihkakımıza vermek, “Allah insanlara zulmetmez, insanlar bir mazlumiyete maruz kalmışlarsa kendileri kendilerine etmişlerdir.” (Yunus, 10/44) diyebilmek şartıyla… (08.20)

-İslam’ın mahiyet-i nefsu’l-emriyesini görmek, dünyayı doğru okumak, Asr-ı saadetle irtibatı korumak, seleflerimizin bize yaşattıkları gül devrini günümüzle mukayese etmek ve böylece onun ızdırabını biraz içte yaşamak, bunlar Cenab-ı Hakk’a önemli teveccüh sayılır ve o ızdırap, içinde bulunulan bu meş’um durumdan sıyrılma adına alternatif çıkış yolları gösterir. Ama kişinin durağanlığı içinde o şeyler hiç ilham vesilesi olmaz, hiç alternatif yollar keşfedilemez. (09.20)

-Bizim insanımıza lutfedilen şeyler, hiç kimsenin yüksek fetanetinden kaynaklanmış şeyler değildir; Cenab-ı Hakk’ın sevk ve inayetiyledir. Fakat bu inayet-i ilahiyeyi çok iyi değerlendirmek lazım. (11.15)

-Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Eğer bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz” buyuruyor ya, benim de babam, annem, nenem, dedem, olsa eşim, olsa çocuklarım hepsi bir anda ölseler, İslam’ın kaderi adına yarım günlük ızdırabıma muadil gelmez. Ama “Dertliyim diyorsan derdinden âh eyleme, âh edip ağyârı âhından âgâh eyleme.” (14.16)

-Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Allah’ın Efendimiz’e “Neredeyse kendini öldüreceksin” buyurmasındaki sebep neydi? Bediüzzaman Hazretleri’ne “Keşke bunun bin misli derde maruz kalsaydım da âlem-i İslam’ın bu haline şahit olmasaydım”, “Cehennemin alevleri içinde yansaydım da milletimin imanını selamette görseydim” dedirten neydi? (16.33)

-İnsanların cehenneme koşuşunu, Cennet’ten kaçışını görüp de ızdırap duymamak, insanlık adına kayıp sayılır. Fakat her insan da aynı ölçüde vicdan enginliğiyle meseleyi göremeyebilir, aynı zamanda herkese her meseleyi anlatmak da doğru olmayabilir, kuvve-yi maneviye kırılabilir, ye’se düşülebilir. (17.40)

-Dert bir azap, derdi duymak ayrı bir azap, o derdi duymayanları görmek ayrı bir azap, alakasızlığı görmek ayrı bir azap, azap azap azap… (19.18)

-Hüznü’n-Nebi.. Efendimiz’in kalbinde hep bir hüzün vardı, ümmet-i Muhammed’in dertleriyle muzdarip, inanmasını istediği insanların inanmamasından dolayı muzdarip, bazı insanların dûnhimmetliklerinden dolayı muzdarip… Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) murad-ı ilahiye göre beklenen şeylerin tahakkuk etmemesi karşısında sürekli bir hüzün yaşıyordu. (19.39)

-Sevr mağarasında (Pây-i taht-ı Nebevi) düşmanlar, mağaranın kapısına geldiklerinde, Hazreti Ebu Bekir, Efendimiz aleyhissalatu vesselam için endişe duyduğunda, Peygamber Efendimiz Allah’a olan itimadı sayesinde “Lâ tahzen, innallahe me’anâ – Tasalanma dostum, Allah bizimle beraberdir” diyor, sekine iniyor orada. Sekine; en can hıraş, en ümit şiken, ümidini alıp götürecek hadiseler karşısında bile çok rahat olmak, en olumsuz durumu bile şeker-şerbet gibi hissetmek. (23.44)

-Beyzavi tefsirinde, Hazreti Musa’nın Firavun ve ordusu tarafından takip ediliken nehrin kenarına vardığındaki sözüyle, Peygamber Efendimiz’in Sevr otağındayken düşmanların mağara girişine kadar geldiklerindeki tavrının kıyaslanması… (25.15)

-Efendimiz’in mütemadi hüznü ayrıdır, tehlikeli durumlarda Allah’a güvenip tasalanmaması ayrıdır. (27.15)


Soru 2: Günlük hayatta medeniyetin binbir gürültüsü, mimarinin soğukluğu ve şekillerin her gün biraz daha yabancılaşması karşısında büyük çoğunluğumuz ayrı bir iklim, sessiz bir bucak, tenha bir koy arama mülahazasıyla, genellikle ara ve yaz tatillerinde kısa bile olsa bir araya gelip kitap okuma gibi faaliyetler yapıyoruz. Yapılan bu şeyleri kalb ve ruh hayatımız açısından en rantabl şekilde nasıl değerlendirebiliriz? (27.40)



-Olumsuz şeylerden sıyrılarak bizi evc-i kemal-i insaniyete çıkaracak, en azından insanlığımızı bize hissettirecek bir koy arayışı bile bize farz eda ediyor gibi sevap kazandırır. (28.15)

-Efendimiz “Topluluğun içinde bulunup onlardan gelen eziyete katlanmak, tecerrüdden ve halvetten hayırlıdır” buyuruyor. Gerçekten ahirete inanan insanların bir ibre gibi herkese kıblenüma olmak, ellerinden tutup onları belli bir ufka yönlendirmek ve bu açıdan da toplum içerisinde bulunmak gibi birer sorumlulukları var. Bir kimsenin şahsî kemalatı için toplumdan kaçması -zannediyorum- günahtır. (30.15)

-İnsanların toplumun içerisinde karbondioksitle kirlendiklerinde, temiz havalı bir yere çekilip, oksijenle yeniden şarj olup toplumun içerisine geri dönmeleri gibi; yaşanılan ortamda belva-yı âm türünden bulaşan şeylerden temizlenme mülahazasıyla sessiz bir bucağa çekilip bu tarz müzakerelerin yapılması -bana göre- ibadet sayılır. Fakat, bir yere çekilince insan, ortamın verdiği rahatlıkla kafamı dinleyeyim deyip yan gelip yatmamalı, öyle asude tenha bir koyu evrad u ezkarla canlandırmalıdır. (33.00)

-Eski kamplarda arkadaşlar her birisi bir köşeye çekilip, Cevşen ve günde 200-300 sayfa kitap okurlar, değişik şeyleri müzakere ederlerdi. Harem-i Şerif Emiri’nin o programlar hakkındaki mülahazaları… (34.30)

-Okuma programlarında; kitapların işaret ettiği hususların neler olduğunu, bizim nerede durduğumuzu ve yaptığımız işlerin keyfiyetini düşünerek muhasebe yapmak, belki her gece yüz rekat namaz kılmak ve yürekten Allah’a yönelmek lazım. Mümkünse, bir haftada külliyatı okutmak lazım… (35.45)

-“Fezkurûnî ezkurkum: Siz ululuğumla, tahmid, tekbirlerle yâd edin Beni, Ben de problemlerle yüzyüze geldiğinizde yâd edeyim sizi, siz acz u fakrınızla Bana yönelin, ben de gücümle kuvvetimle sizi destekleyeyim.” (Bakara, 2/152)(38.00)