258. Nağme: Allah’ı Zikir ve O’nun Zikri

258. Nağme: Allah’ı Zikir ve O’nun Zikri

Kıymetli arkadaşlar,

Yine bir Bamteli çekimi için yerlerimizi alıp muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’den soru sorabileceğimize dair “buyurun” hitabını duyunca şu suali dile getirdik:

Ankebût Sûresi’nde

اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

buyuruluyor.

وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ

beyanı nasıl anlaşılmalıdır?

Muhterem Hocaefendi, sorumuzun konusunu oluşturan ayetin mealini vererek sözlerine başladı:

Sana vahyedilen kitabı okuyup tebliğ et, namazı hakkıyla ifa et! Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk dışı davranışlardan, meşrû olmayan işlerden uzak tutar. Allah’ı anmak, elbette en büyük fazilettir. Allah bütün işlediklerinizi bilir.” (Ankebût, 29/45)

Daha sonra “Ben namaz kılıyorum ama günahlardan ve kötülüklerden de bir türlü uzak duramıyorum?!.” diyen insanlara cevap teşkil edecek hususlara temas etti. İnsanı masiyetten koruyacak bir namazın özelliklerini ve namazı “kılma” ile onu “ikâme” etme arasındaki farkları anlattı.

Zikrullah’ın hangi manalara geldiğini açıklayan, Kur’an okumanın ve namaz kılmanın çok şümullü birer zikir olduğunu vurgulayan kıymetli Hocamız, zikreden ve zikrinde de ısrarda bulunan zâkirin, Cenâb-ı Hak’la mukâvele yapmışçasına hıfz u himâye ve inâyet seralarına alınmış olacağını ifade etti.

Muhterem Hocaefendi akabinde,

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ

“Anın Beni ki anayım sizi” (Bakara, 2/152) ilâhî fermanına dikkat çekerek, zikir sayesinde aczin ayn-ı kuvvet, fakrın da ayn-ı gınâ hâline geldiğini belirtti. Bu hakikati şu manadaki sözlerle şerhetti:

“Siz, Allah’ı zikr u fikr u ibadetle yâd edince, O da sizi teşrîf ve tekrîmle anacak.. siz duâ ve münacâtlarla hep O’nu mırıldanınca, O da icâbetle size lütuflar yağdıracak.. siz onca dünyevî işlerinize rağmen O’nunla münasebetlerinizi devam ettirince, O da dünya ve ukbâ gâilelerini bertaraf ederek sizi ihsanla şereflendirecek.. siz yalnız anlarınızı O’nun huzuruyla şereflendirince, O da yalnızlıklara itildiğiniz yerlerde size “enîs ü celîs” olacak.. siz rahat zamanlarınızda O’nu dilden düşürmeyince, O da rahatınızı kaçıran hâdiseler karşısında size sürekli rahmet esintileri gönderecek.. siz O’nun uğrunda yollara dökülüp O’nu cihana duyurunca, O da sizi dünya ve ukbâ zilletlerinden kurtaracak.. siz bütün davranışlarınızda ihlâslı olunca, O da sizi gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insan tasavvurunu aşan hususî iltifat ve hususî pâyelerle şereflendirecek…”

Muhterem Hocamız sohbetini bitirirken sözü günümüzün adanmış ruhlarına getirdi ve şu hakikati hatırlattı: Kur’an buyuruyor ki, “İman edip, makbul ve güzel işler yapanları Rahman (hem kendi indinde, hem de mahluklar nezdinde) sevimli kılacak, hüsn-ü kabule mazhar edecektir.” (Meryem, 19/96) Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu ayet münasebetiyle buyurmuştur ki: “Yüce Allah bir kulunu sevince Hazreti Cebrail’e, “Ben falanı/falanları sevdim, sen de sev” der. Bunun üzerine Cebrail (aleyhisselam) da onu sever ve gökte olan meleklere, “Allah falanı sevmiştir, siz de seviniz!” diye nida eder. Artık göklerdekiler de onu sever. Sonra yeryüzünde de onun için bir sevgi ve kabul yerleşmiş olur.” Evet, iman edip salih amellere yapışanlar hakkında yerde ve gökte sevgi vaz’edilir. Günümüzde dünyanın dört bir yanına hizmete koşan mefkure muhacirlerinin hemen her yerde hüsn-ü kabul görmesinin ardında da bu sır vardır.

Bamteli niyetiyle kaydettiğimiz bu güzel sohbeti 19:55 dakikalık ses ve görüntü dosyaları olarak hiç bekletmeden arz ediyoruz.

Hürmetle…