242. Nağme: Gece Yolculuğu ve Peygamber Edebi

242. Nağme: Gece Yolculuğu ve Peygamber Edebi

Aziz dostlar,

Bugünkü 08:49 dakikalık nağmede muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi şu hususları anlatıyor:

-Ebu Hüreyre hazretleri Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

مَنْ خَافَ أَدْلَجَ وَمَنْ أَدْلَجَ بَلَغَ الْمَنْزِلَ

“Ahiret hesabıyla alâkalı endişeleri olan kimse gece yolculuğuna çıkar ve yol boyu teyakkuz halinde olur. Yola gece erkenden çıkan da varacağı menzile mutlaka ulaşır.”

-Teheccüd namazı çok önemlidir. Gecelerini teheccüd feneriyle gündüz gibi aydınlatmış olanların berzah hayatları da ışıl ışıl olacaktır. Teheccüd, berzah karanlığına karşı bir zırh, bir silah, bir meş’ale ve kişiyi berzah azabından koruyan bir emniyet yamacıdır. Her namaz, insanın öbür âlemdeki hayatına ait bir parçayı aydınlatmayı tekeffül etmiştir; teheccüd ise, berzahın zâdı, zahiresi, azığı ve aydınlatıcısıdır.

-Kur’ân’da Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’e teheccüd emir buyurulduğu gibi, gece bir nevi miraç yolculuğu yapma teşvik edilmiş ve teheccüd namazına devam edenler takdirle anılmıştır:

يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ قُمْ فَأَنْذِرْ وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ

“Ey örtüsüne bürünen (şanı yüce nebi)! Kalk ve inzar et. Ve Rabbini yücelt.” (Müddessir, 74/1-3)

يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ قُمِ اللَّيْلَ إِلاَّ قَلِيلاً نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلاً أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً

“Ey örtünüp bürünen (Rasûlüm)! Gecenin tamamını değil de, yarısını yahut yarıdan az eksiğini veya fazlasını, yatmadan ibadetle geçir. Ve Kur’ân’ı tane tane oku!” (Müzzemmil, 73/1-4)

تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاً وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

“Teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkar; cezalandırmasından endişe ederek, rahmetinden ümit içinde olarak Rabbilerine dua edip yalvarırlar ve kendilerine nasib ettiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” (Secde, 32/16)

-Bir hadis-i şerifte, “Gecenin sonunda uyanamayacağından korkan, gecenin evvelinde vitri eda etsin, sonra yatsın! Gece kalkabilen ise vitri o zaman kılsın! Çünkü gecenin âhirindeki kıyamda rahmet melekleri hazır olur.” buyurulmuştur. Bir başka nebevî sözde de, “En son kıldığınız namaz vitir namazı olsun.” denilmiştir. Bu itibarla, gece uyanabilecek kimselerin vitir namazını tehir etmeleri daha faziletlidir. Ayrıca, teheccüde kalkma hususunda zorlayıcı bir sâik olması için vitri sonraya bırakmak ve vâcibi eda etmek maksadıyla mecburen uyanınca birkaç rek’at nafile namaz kılmaya gayret göstermek gece ibadetini itiyad haline getirebilme yolunda mühim bir vesiledir.

-Bütün peygamberler, Hakk’a teveccühlerinde, ibadet ü tâat ve diğer muamelelerinde hep edepli olmasını bilmiş ve olabildiğine saygılı davranmışlardır. Hazreti İbrahim’in, hastalıklarını verenin kim olduğunu bildiği halde, hasîs işlerin Zât-ı Ulûhiyete isnadından sakınma mülâhazasıyla “Hastalığımda O’dur bana şifa veren.” tarzındaki sözleri bir edep nağmesi.. Hazreti Musa’nın, bir zelle karşısında mazeret döktürmeden hemen Ey Rabbim, ben nefsime zulmettim beni bağışla!.” demesi; aç-susuz bir gölgeliğe sığındığında, “Yedir, içir, karnımı doyur.” yerinde “Rabbim! Lütfedeceğin her nimete muhtacım.” şeklindeki beyanları bir saygı ifadesi.. Hazreti Âdem’in, maruz kaldığı o müthiş ilâhî kader ve kaza karşısında, “Hakkımda bu şekilde takdirde bulunup onu infaz ettin.” diyeceği yerde, “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer merhamet buyurup da kusurumuzu bağışlamazsan apaçık hüsrana uğrayanlardan oluruz!” türünden sızlanışları bir terbiye sesi-soluğu.. Hazreti Yunus’un “Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!” yakarışı.. ve Hazreti Eyyub’un, maruz kaldığı musibetler karşısında “Afiyet ver ve beni bu sıkıntılardan kurtar.” şeklindeki arz-ı hâle bedel “Ya Rab! Bana ciddî bir zarar dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” mahiyetindeki iç çekişi yüksek bir edep emâresidir. Mü’minler de aynı peygamberâne edeple edeplenmeli ve düştükleri yerde hemen istiğfar ve tevbeyle doğrulmasını bilip Hakk karşısında edeple boyun bükmelidirler.