241. Nağme: Çuvala Sığmayan Mızrak ve Haset Ehline de Şefkat

241. Nağme: Çuvala Sığmayan Mızrak ve Haset Ehline de Şefkat

Kıymetli arkadaşlar,

Bugün yine en son çay fasıllarından birini 19:14 dakikalık hem ses hem de görüntü dosyaları halinde sunacağız.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu sohbetinde günaha girmemenin yanı sıra başkalarını günaha sokmamanın da çok mühim olduğunu anlattı. Bu cümleden olarak, bazı kimselerin rekabet ve haset duygularına kapılabileceğini, onların bu hislere yenilmemeleri ve ahiretleri hesabına büyük kayıplar vermemeleri için de tedbirler almak gerektiğini belirtti.

Hasan Basri Hazretleri’nin, “Haset eden bir kimse kadar mazluma benzeyen bir zalim görmedim. Çünkü o hasedi yüzünden kendini bitmek tükenmek bilmeyen bir yorgunluğa atar, keder onun yakasını bırakmaz ve onun gözyaşı da asla dinmez!” dediğini nakleden muhterem Hocaefendi, öyle bir insana ancak acınacağını, zira onun varsa az bir ameli onu da hasedi sebebiyle tükettiğini, nitekim Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in “Sakın haset etmeyin, çünkü ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de salih amelleri yer bitirir.” buyurduğunu dile getirdi.

Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz’in haber verdiği üzereçoklarının hasâid-i elsineleri ile, yani dillerini koruyamamaları neticesinde günah hanelerine kaydedilen yalan, gıybet ve iftira gibi cürümlerle Cehennem’e sürüklendiklerini belirten kıymetli Hocamız, Kur’an-ı Kerim’in suizan ve gıybetle alakalı tehditkar ifadelerine ve benzer nebevî ikazlara rağmen rekabet ve haset duygularından dolayı bazı kimselerin bu günahları işlediklerine dikkat çekti. Gıybet ve haset ehline bile şefkat gösterip onları o çirkin fiillere sevk etmemek ve o günahlardan çevirmek için de gayret göstermek icap ettiğini vurguladı.

Hizmet erlerinin yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerinin, özellikle dünyanın 148 ülkesinde açtıkları okulların ve belki 170 ülkedeki küçük büyük gayretlerinin artık “Mızrak çuvala girmez/sığmaz.” atasözünü hatırlattığını, dolayısıyla da her geçen gün rekabet ve haset cephesinin genişlediğini; fakat bunu tabii görmek gerektiğini, zira Rasûl-ü Ekrem Efendimiz de dahil bütün peygamberlerin ve Hak dostlarının aynı hazımsızlıkla mukabele gördüklerini ifade etti.

Ayrıca, aslında yapılan hizmetlere hasedi gerektiren bir durumun olmadığına da değinen Hocaefendi, çok ehemmiyetli bir hakikate dikkat çekti: Cenâb-ı Hak, çok küçük şeylere, pek büyük işler yaptırmak suretiyle kendi kudret ve azametini gösterir; tenasüb-ü illiyet prensibine göre, o küçük şeylerle bu büyük neticelerin hâsıl olamayacağını işaret buyurur; bir Müsebbibü’l-Esbâb’ın varlığını ruhlara duyurur ve kendi büyüklüğünü ortaya koyar. Mevlâ-yı Müteâl, bir kısım insanları bazı hizmetlerde istihdam ediyorsa, bu, Allah’ın bir lütf u ihsanı olduğu kadar aynı zamanda bir imtihanıdır. Allah (azze ve celle) dilediğini dilediği şekilde kullanır; istihdam edilen insan haddini bilir ve vazifesini tam eda ederse kazanır, yoksa Allah muhafaza kazanma kuşağında kaybedenlerden olur.

Muhterem Hocaefendi, sohbetinin son kısmında bir kere daha hizmet erlerinin, herkesin gayretini alkışlamaları, çekememezlik duygusunu rüyalarına bile misafir etmemeleri, hasede açık insanlara daha yakın durmaya çalışmaları, onların bazı faaliyetlerine yardımda bulunmaları ve hep müsbet harekete bağlı kalmaları gerektiğini hatırlattı. Sözlerini şu ibretlik ifadelerle noktaladı:

“Yâdında mı doğduğun günler,

Sen ağlardın gülerdi hep âlem

Öyle bir ömür geçir ki, olsun

Mevtin sana hande, halka mâtem.” (Ebu Said Ebu’l-Hayr)

***

“Yokluğunda var olan, varlıkta bilmez yokluğu,

Sohbet-i Yâr lezzetini bilmez beyim, ağyâr olan” (İsa Mahvî)

***

Muhabbetle…