217. Nağme: Takıyye, Mut’a Tuzağı ve Nifak Nezlesi

217. Nağme: Takıyye, Mut’a Tuzağı ve Nifak Nezlesi

Kıymetli arkadaşlar,

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi soğuk algınlığı sebebiyle birkaç gün Bamteli sohbeti yapamamıştı, sadece dar dairedeki hasbihallerle iktifa etmiştik. Allah’a hamd olsun, birkaç saat önce mutad olduğu üzere mescide çıktı ve bugünün nağmesi olarak 19:58 dakikalık bölümünü sunacağımız hayatî hakikatleri dile getirdi.

Muhterem Hocamız günümüzde İslam dünyasının en büyük problemlerinin nifaktan kaynaklandığını, nifakın temelinde ise yalan ve aldatma olduğunu vurguladı. Özellikle takıyye ve mut’a tuzaklarından dolayı toplumumuzun nasıl bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğunu anlattı.

Kendini gizlemek, olduğundan farklı görünmek, inandığının aksini söylemek ve hileli yola başvurmak demek olan “takıyye”nin İslam’da yeri olmadığını, Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in “Aldatan bizden değildir” buyurduğunu, fakat yakın görünen ama uzaklardan uzak olan bir komşu devletin onu ilke edindiğini ve maalesef ülkemizdeki bir kısım kimselerin de onlardan etkilendiklerini belirtti.

Bildiğiniz gibi fıkıh terimi olarak mut’a, bir erkeğin bir kadını aralarında kararlaştırdıkları bir zamana kadar ve belli bir para karşılığında eş olarak aldığı muvakkat (geçici) bir evlilik şeklidir.

Muhterem Hocaefendi, mut’anın cahiliye devrinde uygulandığını, Peygamber Efendimiz döneminde ise ona birkaç kere ruhsat verildiğini; fakat, bu izinlerin, İslâm’da teşri nihaî şeklini almadan önce gerçekleştiğini, ayrıca mut’aya izin veren rivâyetlerin bazı seferlere/gazvelere has kaldığını ve bilâhare kesin olarak yasaklanmış, ebediyen haram kılınmış bulunduğunu ifade etti.

Peygamber Efendimiz’in mut’ayı bir çırpıda ortadan kaldırmadığına, pek çok hükümleri uygulamaya koyarken yaptığı üzere tedricî bir yol izlediğine, tıpkı içki ve faizin tedricen haram kılınması gibi mut’anın da adım adım yasaklandığına, dolayısıyla esas hükmü görmezden gelip mut’anın kesin haramlığını bildiren nihai emirlerden önceki geçici ruhsatları esas kabul ederek “mut’aya izin verildiğini” söylemenin İslâm’a iftira olduğuna değindi.

Beyan Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in, kıyametin alâmetleri arasında sayılan “duhân”ın tesirini anlatırken, onun, münkirleri öldüreceğine ve mü’minleri de zükkâm (soğuk algınlığı, nezle) yapacağına dikkat çektiğini nakleden muhterem Hocamız, maalesef bugün koskoca bir İslam dünyasında hem nifak virüsünden dolayı ölmüş hem de nifak nezlesine tutulmuş çok insan olduğunu söyledi. Bu sayede, günümüzde de takıyye şebekesinin bütün çirkinliğini sergilediğini ve mut’a gibi tuzakları kullanarak pek çok insanı ağına düşürdüğünü belirtti.

Yakın görünen ama uzaklardan uzak davranan iki komşu ülkenin bu şer sistemini, bu kapalı zina sistemini, bu fuhuş sistemini, bu ahlaksızlık sistemini birilerini avlama, angajman altına alma adına hep kullandıklarını; ciddi birinden de dinlediği üzere, İslam dünyasında -bazıları da alim olan- çok kimseleri bununla vurduklarını, fotoğraflarını çektiklerini, sonra da onlara “Bizim aleyhimizde olursanız medyaya verilir bunlar” dediklerini.. günümüzde de aynı şenaatin bütün ürperticiliğiyle yaşandığını, çok kimselerin ya hesaplarına yatırılan paralarla ya da mut’a gibi tuzaklarla ciddi angajmana düşürüldüklerini, hatta ülkemizden gençlerin toplanıp götürüldüğünü, mut’ayla adeta uyuşturucu bağımlısı gibi hasta hale getirildiğini anlattı.

“Bu çağ bir nifak çağıdır; İslam dünyasında insanları İslamî değerlerden uzaklaştıran hastalık nifak olmuştur.” diyen Hocaefendi, derin bir hüzünle sürdürdüğü hasbihalini ıslah duasıyla sona erdirdi.

Hürmetle arz ediyoruz.