205. Nağme: Yeni Platform ve Hocaefendi’nin Sitemi

205. Nağme: Yeni Platform ve Hocaefendi’nin Sitemi

Kıymetli arkadaşlar,

Her gün onlarca e-mail alıyoruz. Aklına takılan meselelere cevap soranlar, önemli gördüğü konuların sohbet mevzuu yapılmasını arzulayanlar, mektup ya da dua listesi ulaştırmanın yollarını zorlayanlar, hatta ev ödevlerine veya mezuniyet tezlerine yardım arayanlar mesajlar yazıyorlar. Bunların yanı sıra, görüntü kalitesi ve ses seviyesi ile ilgili şikâyetlerini ileten dostlarımız da az değil.

Belli bir nezaket çerçevesinde dile getirilen her talep ve şikâyeti mutlaka değerlendiriyor; mümkünse istekleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Hak yolunda yapmaya gayret ettiğimiz vazifenin itkan üzere olması için arkadaşlarımızdan gelen yapıcı tenkitleri büyük bir yardım ve hayırhahlık olarak görüyoruz. Zira, emaneten burada/bu vazifede durduğumuzun ve dünyanın en ücra köşesindeki bir adanmış ruhun da bu işte söz hakkının bulunduğunun farkındayız.

Ne var ki, bazıları, sohbetlerin olmadık yerde kesildiğini zannedip hemen klavyenin başına geçiyor ve hakarete varan kelimeleri ard arda sıralıyorlar; oysa insanların kalbine dokunacak, yüzünde tebessüm hasıl edecek ya da onları az düşündürecek tek kareyi ya da kelimeyi silmiyor, dahası öyle bir cüreti büyük vebal sayıyoruz. Kimileri de ders sunuşumuzu, soru okuyuşumuzu, soruş üslubumuzu, ses tonumuzu beğenmediğinden dert yanıyor ve olmadık ithamlarda bulunuyorlar; halbuki biz radyo/televizyon sunucusu falan değiliz, belki bir defalık iş olsa birilerini bulup onlara okutabiliriz, nitekim misafirlerimizden müsait olanlar varsa bunu rica ediyoruz; fakat çoğu zaman buradaki günlük hayat akışı içerisinde ne olmuşsa, dersi kim okumuş ya da Hocamıza soruyu kim tevcih etmişse, o haliyle yayınlamak zorunda kalıyoruz.

Kimisi yayınladığımız bir fotoğraftan, diğeri kullandığımız bir fondan, bir başkası koca bir yazıda geçen bir vurgudan dolayı müsbet tenkit sınırlarını aşan sözler serdediyorlar. İnsanız, her zaman hataya açık olduğumuzun farkındayız; buna rağmen bazen kırılmıyor değiliz. Fakat, dostlarımızın niyetlerinin halis olduğuna ve üslubu beğenmesek de işin mahiyetinde sahiplenme, koruma, zarar dokundurmama gayreti bulunduğuna inanarak -varsa- haklarımızı helal ediyor, onlardan da helallik diliyoruz.

İşin doğrusu, mevzuyu bir yere getirmek için (tezkiye-i nefis gibi de algılanabilecek) bunca söz sarf ettik:

Arkadaşlarımızın bazıları da muhterem Hocamızın sohbet ettiği koltuktan, arkadaki kitaplıktan ve üzerindeki işlemeden çok şikayet etmişlerdi. Ayrıca, sohbet esnasında kameranın önünün kapanmaması için salonun ortasını boş bırakmamız gerekiyordu ki, dinleyicilerin sadece iki yanda toplanması ve ortanın boş kalması tuhaf bir görüntü hasıl ediyor, belki de kıymetli Hocamızın rahatsızlığına sebebiyet veriyordu.

İşte, hem şikâyetlerin gereğini yapmak hem de salonun o haline çare bulmak için yeni bir platform ısmarlamıştık. Nihayet, koltuğu, kitaplığı, yerden biraz yüksekliğiyle platformu kurduk.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, her zamanki gibi ikindi namazından sonra sohbet yaptığı yere yöneldi; daha platforma adım atmadan ondan dolayı rahatsız olduğunu dile getirdi. Mecburen ve kerhen koltuğa oturduktan sonra da hissiyatını seslendirdi.

Hak ettiğimiz bir fırça (!) anlarını paylaşmamız ne kadar doğru bilemiyoruz ama muhterem Hocamızın siteminden kendisine pay çıkaracak pek çok hassas gönül bulunduğu düşüncesiyle arz ediyoruz.

Muhabbetle…