Hac, Kurban ve Kurbet Kervanları

Hac, Kurban ve Kurbet Kervanları

Soru: 1) Kur’an-ı Kerim’de Zât-ı Ulûhiyet, Rasûl-ü Ekrem, zaman, mekan ve eşyaya yapılan yeminler arasında “on gece” üzerine de kasem edildiğini görüyoruz. Bu yemini nasıl anlamalıyız? İmkanı olanların Hacca gitmek suretiyle mukaddes beldelerde değerlendirdikleri Zilhicce’nin ilk on gününü o mübarek sefere yol bulamayanlar nasıl değerlendirmelidir? (00.31)



-Kur’an-ı Kerim’de Zât-ı Ulûhiyet, Rasûl-ü Ekrem, zaman, mekan ve eşyaya yapılan yeminlerle beraber “on gece” üzerine de kasem edildiğini görüyoruz. (01.43)


-Fecr Suresi’nin ikinci ayetinde üzerine yemin edilen “on gece” umumiyetle Zilhicce ayının ilk on günü olarak te’vil edilmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın bu gecelere ayrı bir teveccühü vardır. (08.45)


-Hacca gitme imkanı bulamadığından dolayı gönlü hicranla dolu olan ve her sene Ka’be yollarına düşenleri gözyaşlarıyla uğurlayan insanlar da niyetlerindeki samimiyet ve mülahazalarındaki saffet sayesinde çok büyük lütuflara mazhar olabilirler. (14.20)


-Bugün, sadece kendi hesabına değil ümmet-i Muhammed için de hac yapacak, o kutsal mekanları “Ümmet ümmet” iniltileriyle daha bir ısıtacak gönüllere ihtiyaç vardır. O mukaddes topraklar, “Allahümme feracen ve mehracen liümmeti Muhammedin” deyip ağlayacak, etrafındakilere de insanlık için gözyaşı dökme iştiyakı mayalayacak sinelere muhtaçtır. Hacca gidemeyenler de aynı mülahazalarla bu kutlu zaman dilimini bütün insanlık hesabına değerlendirmelidirler. (21.07)


Soru: 2) Dünkü sohbette, Haccın bütün ümmet-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) adına değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştu. Aynı husus, kurban ibadeti için de düşünülebilir mi? Bu zaviyeden, son zamanlarda Kurban Bayramı’nın tam bir seferberlik mevsimi olarak idrak edilmesi ve samimi gayretlerin ülke sınırlarını da aşarak muhtaç yerlere uzanması hakkındaki mülahazalarınızı lutfeder misiniz? (24.45)



-Kurban, lügatlere göre “yaklaşmak” manasına gelmekte ve Allah yolunda malın, canın, her şeyin feda edilebileceğini, Allah’a teslimiyeti ve O’na karşı şükür hisleriyle dolu olmayı ifade etmektedir. Kurban kesmek, Kitap, Sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabittir. Kur’ân-ı Kerîm’in, “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 108/2) mealindeki ayetle, bildiğimiz kurbanı işaret ettiği hususunda İslâm ulemasının çoğunluğu aynı görüştedir. (25.17)


-Allah’a yaklaşmak için bir yol olan kurban, özellikleri tesbit edilmiş bir hayvanı belli bir vakitte, ibâdet maksadıyla ve usûlüne uygun olarak kesmek demektir. Sadece kurban değil, bütün ibadetler, fıkhî deyimiyle, taabbudî alana girer ve vahye göre şekillenmiştir. Evet, ibadetler “taabbudî”dir; yani, onları Allah emrettiği için, O’nun istediği zamanda, O’nun gösterdiği şekilde ve O’nun rızasını kazanmak niyetiyle yaparsak ya da sırf Allah yasakladığı için bazı şeylerden sakınırsak, işte o zaman yaptıklarımız ibadet hükmüne geçer. (32.30)


-Adanmış ruhlar, kurbanı, Allah’a yaklaşmaya vesile olarak değerlendirdikleri gibi gönüllerin birbirine yakınlaşmasına da vesile kılıyorlar. (36.20)


Soru: 3) Bir makalenizde, Kurban Bayramı’nın hep bir kahramanlık, bir fedâkarlık, bir hasbîlik ve bir teslimiyet sembolü olageldiği vurgulanıyor. Kurban’ın bir “teslimiyet sembolü” olmasını nasıl anlamalıyız? (42.05)



-Kurban’ın nasıl bir teslimiyet sembolü olduğunun anlaşılması için evvela meseleye İbrahim Aleyhisselam gibi şefkatli bir babanın kalbi zaviyesinden yaklaşmak lazımdır. (42.55)


-Kurban’daki teslimiyet ruhunu idrak edebilmek için ilk kurbanlık Hazreti İsmail Aleyhisselam’ın kimliğini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. (43.24)


-Üzerine vacip olmadığı halde bazen borç para ile kurban kesen mü’minlerin hali de Hazreti İbrahim’in bütün hayatını kuşatan fedakarlık ve teslimiyetin bir izdüşümüdür. (44.40)


Soru: 4) Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in kendi kurbanının yanı sıra ümmetinin fakirleri için de kurban kestiği naklediliyor. Geniş imkanlara sahip mü’minlerin Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) için de kurban kesmeleri bir vefa borcu olarak kabul edilebilir mi? (45.48)



-Peygamber Efendimiz’in (aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât) böyle bir emri yoktur; fakat, Allah Rasûlü’ne karşı bir vefa ve sadakat nişanesi olarak O’nun için kurban kesmek yasak da değildir; aksine, samimi bir niyetle büyük sevap vesilesi sayılabilir. (46.08)


-Bir gün elinize fırsat geçerse, bize Cennet kıymetinde armağanlar bağışlayan Peygamber Efendimiz’e ve Ashâb-ı Kirâm’a karşı lâkayt davranmayın ve alâkasız kalmayın; elinizden geldiğince siz de onlara hediyeler gönderin. Bunu yaparken de meseleyi selef-i salihînin ihtiyacına değil, kendi vefa ve sadakatinizin gereğine bağlayın. (47.47)

-Ara sıra tazimle adlarını anmak Ehl-i Beyt sevgisi için yeterli midir? (49.30)